20 Mar KÜBA: Ülke, Sistem ve Halkla İlgili İzlenimlerim
Küba’ya gitmek en büyük hayallerimden biriydi. Geçen sene Mart ayında nihayet gerçekleştirdim bu hayalimi. Altı arkadaş gittik Küba’ya, tam 10 gün kaldık ve hepimiz de çok mutlu ayrıldık. Fakir ama mutlu insanları, bakımsız ama güzel binaları ve eski ama hastası olduğum klasik arabalarıyla en sevdiğim yerlerden birisi oldu.
Havana ve ben 🙂
Çok da doğru zamanda gittik. Fidel Castro hayattaydı. Amerika’nın eski başkanı Barrack Obama da henüz ayak basmamıştı Küba’ya. Bizim son günümüzde geldi Havana’ya, ardından da Kim Kardashian’dan Madonna’ya kadar popüler kültürün içinde olan herkes gitti zaten. Bizi bekliyorlardı sanırım! 😀
Küba’ya on günde o kadar alıştık ki kendimizi oralı gibi hissetmeye başladık. 🙂 Şöyle bir günlük rutinimiz bile oluştu: Kalk, kahvaltı yap, klasik arabalarla ya da belediye otobüsüyle internet parkına git (bu konuyu açıklayacağım :D), oradan da plaja geç, akşam şehir merkezinde takıl.
Bu da Havana sokaklarında mükemmel Küba ekibimiz
Havana’da hemen her gün gittiğimiz Santa Maria del Mar Plajı
İngilizce konuşsun konuşmasın gittiğimiz mekanlarda çalışanlardan tutun da plajdaki gençlere kadar Kübalı arkadaşlar da edindik. İyi mi oldu bilmiyorum çünkü insan sevdiği, özellikle de insanına kanının ısındığı ülkelerden ayrılırken daha bir hüzünleniyor.
Küba’yla ilgili anlatacak o kadar çok şey var ki bu yazıda sadece Küba ve Kübalılar ile ilgili genel bilgi ve izlenimlerimi anlatacağım. Küba’ya nasıl gidildiğini ve nerede kalınabileceğini anlattığım yazımı okumak isterseniz hemen burayı tıklayın. 🙂 Küba’da gezilecek yerleri anlattığım yazımı okumak için de buraya tıklayabilirsiniz.
Bu yazıyı okurken size Küba’nın ünlü müzik grubu Bueno Vista Social Club’ın şarkıları eşlik etsin. Dinlemek için burayı tıklamanız yeterli! 🙂
Eski Havana’da gezinirken bir mekandan güzel müzik sesleri gelince içeri girdik, dans ettik. Meğer bu müzisyen amca Bueno Vista Social Club’ın üyelerindenmiş. Fotoğraf çektirdik ama nedense ismini sormak da hiç aklımıza gelmedi. 🙂 Var mıdır acaba aranızda tanıyan?
INSTAGRAM: @orcundalarslan
KÜBA NASIL BİR YER?
– Küba, Karayipler’in tam ortasında yer alan 11 milyon nüfuslu bir ada ülkesi. Karayipler’in en büyük adası aynı zamanda. Başkent Havana’nın nüfusu ise 2 milyonun biraz üzerinde. Ülkenin acayip pozitif bir ambiyansı var. İnsanların yüzü hep gülüyor. Aynı dili konuşamasanız da herkesle bir şekilde anlaşabiliyorsunuz.
Eski Havana’nın canlı sokakları
– Küba’yı anlamak için öncelikle tarihini bilmek gerekiyor. Hemen özet geçeyim. 🙂 Biliyorsunuz Küba dünyadaki son komünist ya da sosyalist devletlerden birisi. Küba 1898’de İspanya’dan, 1902’de de Amerika’dan bağımsızlığını ilan ediyor. Buna rağmen Amerika’nın Küba üzerindeki kontrolü, özellikle de Amerika destekli diktatör Batista döneminde devam ediyor. Küba o dönemde Amerikalı turistler ve şirketler sayesinde büyük paralar kazansa da bu gelir daha çok devlet yöneticileri ve zenginler arasında paylaşılıyor.
– Fidel Castro, kardeşi Raul Castro, Arjantinli Ernesto Che Guavera, Camilo Cienfuegos ve diğer silah arkadaşları bu düzene isyan ederek birlikte Küba Devrimi’ni gerçekleştiriyorlar ve 1 Ocak 1959’da Batista’yı ülkeden kovuyorlar. Sonrasında öncelikle toprak reformunu gerçekleştiriyorlar. Ardından çoğu Amerikalı olan şirketleri devletleştirip ülkede sosyalist ilkeleri uygulamaya başlıyorlar. Amerika da buna tepki olarak Küba’ya ambargo uygulamaya başlıyor.
1961’de Küba Devrimi’nin liderleri Che Guevara ve Fidel Castro. (Fotoğraf: Wikipedia)
– Fidel Castro, 1959’dan 2008’e kadar ülkenin başındayken, 2008’de yerini kardeşi Raul Castro’ya bıraktı. 25 Kasım 2016’da ise hayatını kaybetti ve Küba’da bir dönem sona erdi.
Havana sokaklarında her yerde devrimi hatırlatan semboller var. 26 Temmuz, liderliğini Fidel Castro’nun yaptığı ve diktatör Batista’yı deviren hareketin ismi.
Arkadaşlarımın poz verdiği bu duvarda “Devrimi savunmaya devam ediyoruz.” yazıyor.
– Küba’da iki farklı para birimi kullanılıyor. Birisi halkın kullandığı normal peso, diğeri de turistlerin kullandığı CUC. Çoğunluk “kuk” diye okusa da biz Türkçe okunuşuyla “cuc” dedik bu paraya seyahatimiz boyunca! 😀 1 CUC, 24 pesoya denk geliyor ama turistlerin bu parayı kullanması yasak. Biz yine de bir mekandan normal peso aldık ama belediye otobüsleri hariç hiçbir yerde işletme sahipleri kabul etmek istemedi. Sanırım devletin sıkı kontrolü var bu konuda. Olsun ama, bize hatıra parası olarak kaldı. 🙂 Bu arada Küba’ya giderken yanınızda Amerikan Doları yerine Euro götürmenizde fayda var. Zira bankalar ve döviz büroları dolardan %20 civarında bir komisyon alıyor. Bu arada 1 CUC hemen hemen 1 Euro’ya eşit.
– Konuştuğumuz insanlara maaşların ne kadar olduğunu da sorduk. Aylık ortalama kazançları 12-18 CUC arasındaymış. 18 CUC desek, bugünkü kurla 65 TL civarı ediyor. Kazançları düşük olduğu için herkes daha fazla para kazanmak için farklı yollar arıyormuş. Mesela ayakkabı fabrikasında çalışanlar ayakkabıları, puro fabrikasında çalışanlar puroları çalıp turistlere satıyormuş.
Eski Havana’nın turistik sokaklarında yürürken yanınıza sürekli böyle bir şeyler, genellikle de kaçak puro satmak isteyen kişiler geliyor.
– Küba devleti her ay vatandaşlara belli bir miktarda temel gıda maddelerini ücretsiz olarak dağıtıyor. 7 yaşından küçük çocuklara her gün 1 litre süt de veriyor. Ayrıca herkese ev veriyor. Küba halkının %85’i ev sahibi ve emlak vergisi de ödemiyorlar.
Bu sevimli ufaklığın her gün devletten 1 litre süt alma hakkı var.
– Lüks villalar da var tabii Havana’da. İnsan merak ediyor bu villaları böyle bir sosyalist düzende kim nasıl almış diye. Çoğu dededen kalmaymış ya da Amerika’ya kaçıp orada para kazananlar, tüm kazançlarını Küba’daki yakınlarına yolluyorlarmış ve o parayla ev alabiliyorlarmış. Son 3-4 yıldır devlet, parası olanlara kendi işletmelerini kurmaları için izin vermeye başlamış.
Çoğu kolonyal dönemden kalma villalar genellikle Vedado ya da Miramar bölgelerinde yer alıyor.
– Caddeler eski, rengarenk Amerikan arabalarıyla dolu. Tam bir görsel şölen. Tabii yeni arabalar da var ama onlar pek dikkatini çekmiyor insanın. Sanki arabaların hepsi Amerikan arabasıymış gibi geliyor. Bir de bizim Serçe’lere ve Anadol’lara benzeyen eki Rus arabalarından var çokça. Eski arabaların tüm trafikteki oranı %50’nin çok üzerindedir sanırım.
Küba’ya sırf bu arabaları görmek için bile gidilir 🙂
– İnsanlara mevcut sosyalist sistemi sevip sevmediklerini de sorduk tabii ki. Kesin bir şey söyleyemiyorlar. İyi yönleri de var kötü yönleri de diyorlar ama hemen hepsinin gerçekten Fidel Castro’ya karşı bir sempatisi var, sisteme karşı olanların bile.
– Küba’nın sağlık sistem, tüm ambargolara ve yokluğa rağmen dünyanın en iyilerinden birisi olarak biliniyor. Çok iyi doktorlar yetiştiriyorlar. Hatta Venezuela’ya sağlık personeli ihraç ediyorlar, karşılığında da petrol alıyorlar. Venezuela’da 30 binin üzerinde Kübalı sağlık personeli çalışıyor.
– Havana’da kaldığımız evin yakınındaki bir ilkokula uğradık. Eğitim sistemleri nasıl bilmiyorum ama bizim gittiğimiz okulda sınıflar 15-20 kişilikti. Öğretmenler başta çekindi ama derse de girdik. Kübalı çocuklar da çok sevimliler. Coşkuyla karşıladılar bizi. 🙂 Biz yanımıza 15-20 tane kalem, 15-20 tane de defter almıştık. Öğretmenlerine verdik çocuklara vermeleri için. Çocuklara direkt hediye vermek iyi değil çünkü hazıra alıştırılmış oluyorlar.
Ziyaret ettiğimiz okulda derse konuk olduk.
Okulun koridoru. Çok güzel bir binaydı.
– Küba’ya gitmeden insanın acaba güvenli bir yer mi diye ister istemez düşünüyor. Hiç endişelenmeye gerek yok. Zira Küba gerçekten dünyanın en güvenli ülkelerinde birisi. Suç oranı yok denecek kadar az.
– Gitmeden önce insanlardan hakkında negatif şeyler duyacağınız ama gidip görünce aslında hiç de öyle olmayan birkaç konudan bahsetmek istiyorum. Daha önce giden bazı kişiler özellikle Havana’nın pis olduğunu söylemişti, alakası yok. Sokaklar bizimkilerden daha temiz. Bir defa toz yok. İnsanlar evlerinin önünü süpürüyor. Sokakları temizleyen çöpçüler de çok fazla. Bir de Eski Havana dışında sokaklar, caddeler yemyeşil. Bizde olmayan farklı ağaçlar var.
Bir bakın, sizce bizimkilerden daha mı kirli şu sokaklar?
– Bir diğer çok duyduğumuz konu da yemeklerin çok kötü olduğuydu. Bunu söyleyenler nerelerde yemek yedi bilmiyorum ama bizim yediğimiz tüm yemekler lezzetliydi. Tabii Küba mutfağından yemekler pek yemedik. Zaten Küba mutfağı pek yaygın da değil. Daha çok deniz ürünleri ve İtalya, İspanya, Meksika mutfaklarından yemekler yiyorlar.
– Güney Amerika’da Arjantin, Şili, Uruguay ve Kolombiya gibi ülkelerde Türk dizilerinin çok popüler olduğunu biliyordum ama Küba’da durumun aynı olacağı hiç aklıma gelmezdi. Özellikle de Binbir Gece, Gümüş ve Aşk-ı Memnu çok izleniyor. Dizilerin çoğunu uydudan, Güney Amerika ülkelerinin televizyon kanallarından izliyorlarmış. Bir gün bir takside, taksiciye Türk olduğumuzu söyledikten sonra adam bize ıslarla “feriğa”, “feriga” gibi bir şeyler söyledi. Başta anlamadık ama adam meğer “Adını Feriha Koydum’”u izliyormuş, bize onu anlatmaya çalışıyormuş! 😀
– Küba’da internet biraz sıkıntılı çünkü devlet kontrolünde. İnternet bağlantısı şehir merkezinin birkaç noktasında devlet tarafından sağlanıyor. Nereler olduğunu anlamanız da hiç zor değil. Ellerinde telefon ve bilgisayar olan topluluk mutlaka dikkatinizi çekecektir. Tabii internet bağlantısı ücretsiz de değil. İnternete bağlanabilmek için üzerinde şifre yazan kartlardan almak gerekiyor. Ücreti 3 CUC. Oradaki gençlere sorunca gösteriyorlar internet kartlarını satan kişileri. Kart satanları her zaman bulmak mümkün olmuyor. O yüzden birkaç kart alıp stok yapmakta fayda var. 🙂 İnternete bağlanmak için bir diğer seçenek de lüks otellere gitmek ama oralarda da bağlantı ücreti saatlik 7 CUC.
– İnternete bağlanmak için en iyi yerlerden birisi, Calle O ile Avenida 23’ün kesiştiği noktadaki küçük park. Biz hep orada girdik internete. Bir diğer nokta da yine Avenida 23 üzerinde, Habana Libre Hotel’in önü.
Havana’da en çok gittiğimiz yerlerden birisi, yerlere oturup internete bağlandığımız bu küçücük park oldu. Günlük hayatımıza “internete gitmek” diye bir cümle eklendi. 😀
– Küba dışarıdan ucuz bir ülke gibi görünse de turistler için ucuz değil aslında. Şöyle söyleyeyim, güzel ve şık restoranlarda da, sıradan kafelerde de fiyatlar İstanbul seviyesinde. Sadece belediye otobüsleri ve alkol çok ucuz. En çok para taksi ve internete harcanıyor.
En iyi pazarlığı ben yaptığım için seyahat boyunca taksi durdurma görevi hep bendeydi. 🙂
– Kısa ama önemli bir bilgi: Küba’da Amerikan tipi priz kullanılıyor. Gitmeden önce yanınıza ona göre dönüştürücü almayı sakın unutmayın.
– Bizim son günümüzde Obama Küba’ya geldi demiştim. Tarih 20 Mart 2016. Biz de ertesi sabah, yani 21 Mart’ta ayrıldık Küba’dan. 90 yıldır aradan sonra ilk defa bir Amerikan başkanı Küba’ya gelmiş oldu. Obama geliyor diye biz oradayken bir hafta içinde Havana’nın merkezinde neredeyse tüm asfaltları yenilediler. 🙂 Her yer pırıl pırıl oldu. Son birkaç gün de sağımız, solumuz, önümüz, arkamız her milletten gazetecilerle doluydu. Her köşede bir televizyon kanalının çekimi vardı. Arka planda el salladık biz de denk geldiklerimize! 😀
El salladığımız kanallardan birisi. Kim bilir hangi ülkenin kanalı 🙂
– 2008’de Obama başkan seçildiğinde New York’ta siyahı nüfusun yaşadığı mahalle olan Harlem’deydim. Şimdi de Küba ziyaretinde denk geldim. Kendimi tarihe tanıklık ediyormuş gibi hissetmedim değil! İnşallah Küba ve ABD’nin ilişkilerinin düzelmesi ve kapitalizmin yavaş yavaş ülkeye girmesi, Küba’nın bizim gördüğümüz bu halini değiştirmez. Bizim konuştuğumuz Kübalıların bir kısmı bu durumdan memnun olsa da bir kısmı da büyük endişe içindeydi. Haksız da sayılmazlar.
KÜBALILAR
– Tekrar tekrar söylemiş gibi oluyorum ama Kübalıların en büyük özellikleri sıcakkanlı ve neşeli olmaları. Bir tane bile ters bir insana denk gelmedik. 🙂 İngilizce bilen çok az kişi olduğu için insanlarla anlaşabilmek için İspanyolca şart. En azından önemli kelimeleri bilmek gerekiyor. D&R’daki İspanyolca kartları çok faydalı oluyor ama vücut dili ve mimikler de çok önemli. 😀 Ben İtalyanca bildiğim için İtalyancadan bozma İspanyolca ile anlaştım ama baya işimizi gördü! 🙂
İlk günden Kübalılarla kaynaştık, Obama’nın gelecek hafta Havana’ya gelecek olmasını çekiştirdik, hem de tek kelime İngilizce konuşmadan!
Bu videoda, Küba’ya gittiğimiz ilk gün İtalyancadan bozma muhteşem İspanyolcamla Küba’daki ilk arkadaşlarımızdan Dionic’e derdimi anlatmaya çalışıyorum. Siz anladınız mı ne demek istediğimi? 😀
Dionic 20 yaşında genç bir çocuk. Arda Turan’a çok benziyor, esmer versiyonu gibi. Bize evini gösterdi. Bu fotoğrafta gördüğünüz yer. Acayip bir yerlerden geçip gittik. Film sahneleri gibiydi. Sonra annesi geldi, bize kaçak puro satmak istedi. 😀 Üstelik Cohiba marka. Tabii güvenemediğimiz için almadık.
– Küba halkınıın çoğu İspanya, Afrika ve Kızılderili kökenli. Hepsinin tipi çok farklı. Siyahisi de var bembeyazı da, melezi de var, az da olsa çekik gözlü olanı da. Aynı aile içinde bile hem siyahi hem de beyaz olanlar var. Bir inşaatın tepesine çıkmıştık fotoğraf çekmek için. Siyahi ama mavi gözlü bir inşaat işçiyi abiyle karşılaştık. Çok acayip bir durum. Çok da karizmatikti.
İşte mavi gözlü inşaat işçisi abi 🙂 Türk olduğumuzu söyleyince dedi ki “Madem fotoğraflarımı çektin, bana güzel bir Türk kızı bul”. Ben de kendisini kırmayıp fotoğrafını paylaşıyorum. 🙂
Havana’nın sahil şeridi Malecon’da keyif yapan Kübalı gençler
– Küba için her zaman dans ve müzik ülkesi lafını duyarız. Çok doğru. Eski Havana’da her yerde güzel müzikler ve yaşlısından gencine dans eden insanlar var.
Bu teyzenin danslarına bayıldım, siz de görün istedim! 😀
– Kübalı kadın deyince aklımıza hep rengarenk geleneksel kıyafetler içinde puro içen neşeli kadınlar geliyor ya. Neşe kısmı doğru ama turistik yerler dışında öyle kıyafet giyenleri ben hiç görmedim, en azından Havana’da. Belki daha kırsal kesimlerde vardır.
Kübalı kadınlar genelde turistik amaçlı giyiniyorlar böyle. Mutlaka para da istiyorlar, az buz da değil.
Evet, Havanalı kadınların bazıları çok hoş… Çok da sempatikler, fotoğraflarını çekince hemen poz veriyorlar.
– Küba’da insanlar fakir ama mutlular. Çünkü herkes hemen hemen aynı maddi güçte olduğu için birbirleriyle yarışmıyorlar. Daha iyi kıyafet, daha iyi telefon, daha iyi araba, daha iyi evler, daha çok para gibi hırsları yok. İnsanlar ne kadar çok şeye sahip olurlarsa o kadar mutsuz oluyorlar, çünkü hep daha fazlasını istiyorlar ve kendilerini hep başkalarıyla kıyasladıkları için hiçbir zaman tatmin olmuyorlar. Uganda’ya gittiğimde de böyle hissetmiştim. Seyahat etmek sadece görmek ve eğlenmek değil, kesinlikle büyük bir yaşam tecrübesi.
Ara sokaklardan birinde rastladığımız bir aile… Aile deyip uydurmuş da olabilirim şimdi. Belki de kapı önünde dedikodu yapan komşulardır. 😀
INSTAGRAM: @orcundalarslan
BU YAZILAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:
KÜBA: Nasıl gidilir? Nerede Kalınır?
KÜBA: Havana’da Gezilecek Yerler
HAVANA’DA GÖRMEDEN DÖNMEMENİZ GEREKEN 9 YER