02 Haz ATİNA
Kasım ayında blog takipçilerimle ilk seyahatimi yaptım, hem de uzun zamandır gitmek İstediğim Atina’ya. Ben dahil toplam 8 kişiydik. Gruptaki herkes birbirinden kafa dengi insanlardı. Cuma’dan pazara sadece 2 gün kaldık ama çok keyifli vakit geçirdik. Hiç dönesimiz gelmedi. Çok keyifli bir şehir. Defalarca gitsem, sıkılmam.
Atina ekibimiz 🙂
Aslında 2004 yılında da gitmiştim ben Atina’ya ama günübirlik olduğu için pek bir şey anlamamıştım. Bu gidişimde Atina’yı çok sevdim. Sokakları çok hareketli, her yer gençlerle dolu, insanları güzel, güler yüzlü ve sıcakkanlı, kafeleri, barları çok güzel, hareketli. Üstüne bir de tarih var, kültür var. Havasının güzelliğini de unutmamak lazım tabii ki. Dilleri de kulağa güzel geliyor. Yunanca bence çok seksi bir dil zaten.
Yunanların dilleri kadar şarkıları da çok güzel. Bu yazıyı da benim en sevdiğim Yunanca şarkılardan biri olan Psihedelia’yı dinleyerek okuyun derim. Yunanistan’ın en popüler şarkıcılarından, Kıbrıs kökenli Anna Vissi’den Psihedelia’yı dinlemek için burayı tıklayın.
INSTAGRAM: @orcundalarslan
ATİNA’YLA İLGİLİ GENEL BİLGİLER
Atina’nın nüfusu yaklaşık 4 milyon. Yunanistan’ın toplam nüfusunun 11 milyon olduğunu düşünürsek, ülke nüfusunun %25’inden fazlası Atina’da yaşıyor demektir. Atina dünyanın en eski şehirlerinden birisi, tarihi 3600 yıl öncesine dayanıyor.
Atina ismini Yunan mitolojisinde zeka, sanat, strateji, ilham ve barış tanrıçası olan, aynı zamanda şehrin de koruyucusu olan Athena’dan alıyor. Kendisi aynı zamanda Zeus’un da kızı oluyor. Doğal olarak şehrin her yerinde hediyelik eşyaları satılıyor. Ben de kendime bir tane Athena büstü aldım orta boy. 42 €’ydu fiyatı, pazarlıkla 20 €’ya düşürdüm! 🙂
Atina ve ben 🙂
Atina kendinizi zaman zaman Türkiye’de, zaman zaman da Avrupa’nın göbeğinde hissedebileceğiniz bir şehir. Yunanlar bir yandan bize çok benziyorlar, bir yandan da gelişmiş demokrasi bilinçleri, mimariyi ve tarihi korumaya özen göstermeleriyle Avrupalılar. Tip olarak zaten nerdeyse aynılar. Sonuç olarak kendinizi hiç yabancı hissetmiyorsunuz Atina’da. Yunanistan’ın her yerinde olduğu gibi, Atina’da Türk olduğunuzu duyunca daha da ilgi gösteriyor Yunanlar size. 2004 senesinde gittiğimde, arkadaşımla metroda kafamız karışınca kendi aramızda konuşmaya başlamıştık acaba şu durakta mı insek bu durakta mı diye. Yaşlı bir Yunan amca gelip Türkçe olarak bize gideceğimiz yeri tarif etmişti. 6-7 Eylül 1956’da Rumlar başta olmak üzere azınlıklara yapılan saldırılardan sonra İstanbul’dan Atina’ya yerleşmiş. Oldukça üzücü bir olay. Çok güzel Türkçe konuşmasına rağmen bir süre sonra” Türkçem çok iyi değil, kusura bakmayın” deyip İngilizce devam etmişti…
ATİNA’DA GEZİLECEK, GÖRÜLECEK YERLER
Atina turistik olarak gezilecek görülecek yerler konusunda hiç sıkıntı çekmeyeceğiniz bir yer. Şehrin en merkezi yerlerinden birisi olan Monastiraki için bir nevi Atina’nın Sultanahmet’i diyebiliriz. Monastiraki Meydanı’nda dikkatinizi ilk çekecek olan yapı, bugün Yunan Halk Sanatı Müzesi olarak kullanılan Mustafa Ağa Tsisdarakis Camii olacak. 1759’da dönemin Atina valisi Tsisdarakis tarafından yaptırılmış. 1821’deki Yunan isyanında sonra minaresi yıkılmış. Maalesef şu anda Atina’da hizmet veren hiçbir camii bulunmuyor…
Bu fotoğrafı otelimizin terasından çektim. Monastiraki Meydanı ve arka planda Akropolis, inanılmaz bir manzara…
Yakın çekim Monastiraki Meydanı. Her daim böyle hareketli… Arkadaki bina metro girişi.
Meydan geceleri daha da bir hareketli.
Burası da Monastiraki’de restoranların bulunduğu Adrianou Caddesi.
Monastiraki’de bol sayıda butik, kafe, restoran ve dükkan var. Hem turistlerin, hem de Atinalıların bolca takıldığı bir yer. Hediyelik eşyalarınızı buradan alabilirsiniz. Pazar günleri burada bir de bitpazarı var ki alışveriş yapmasanız da gidin görün derim. Satılan ürünleri ve insan kalabalığını izlemek bile yeter. Tam fotoğraflık.
Bitpazarı, Pazar günleri Ifestou ve Astiggos sokaklarında kuruluyor. Ne ararsanız var!
Eski kitaplar da satılıyor bitpazarında. Tabii Yunanca bilmediğimiz için bizim bir işimizi görmez ama çektiğim fotoğraf hoşuma gitti, o yüzden koydum 🙂
Bitpazarına giderken karşılaştığımız salepçi.
Monastiraki’nin hemen yanındaki Plaka Osmanlı zamanında Türk mahallesi olarak biliniyormuş. İki katlı, rengarenk cumbalı evler ve taş sokaklarla dolu. Yine Monostiraki’nin yakınlarında bulunan Psiri de öyle. Psiri aynı zamanda kafe, bar ve canlı müzik tavernalarıyla da ünlü. Kendinizi Atina’dan ziyade Yunan adalarında hissediyorsunuz akşam Psiri sokaklarında gezinirken.
Akropolis’ten bakınca Plaka evleri… İnsanın her birinin balkon ve terasında gidip sırayla oturası geliyor! 🙂 Yunan mimarisinin hastasıyım!
Monastiraki’den, Atina’nın en ünlü meydanlarından biri olan Syntagma Meydanı’na giderken Ermou Caddesi’nden geçiliyor. Dünyaca ünlü markaların mağazalarının bulunduğu, alışveriş yapılabilecek, kalabalık bir cadde.
Enermou Caddesi’ne çıkan sokaklardan birinde bulunan Agia Irini Meydanı ise şehrin son dönemde en popüler bölgelerinden birisi. Monastiraki’ye 3-5 dakikalık yürüme mesafesinde. Bir nevi Asmalımescit veya daha doğrusu son dönemde çok daha popüler olan Karaköy gibi diyebiliriz. Agia Irini Meydanı’nı çevreleyen birbirinden güzel neo-klasik tarzdaki binaların altlarında kokteyl barlar, bistrolar, kafeler var. Geceleri de, gündüzleri de oldukça kalabalık.
Atina’nın Karaköy’ü Agia İrini… Ama bizim gibi erkenden gitmeyin. Zira Atinalılar akşamları 9-10’dan önce dışarı çıkmıyor! 🙂 Arka plandaki Akropolis manzarasına da dikkat!
Syntagma (Anayasa) Meydanı ünlü ama aslında çok sıradan bir meydan. Türkiye’deki meydanlar gibi pek bir özelliği yok. Ama televizyonda Atina ve Yunanistan ile ilgili haberleri izlerken gördüğümüz, bacaklarını 90 derece havaya kaldırarak nöbet değişimi yapan askerler, buradaki Parlamento Binası’nda, Meçhul Asker Anıtı önünde nöbet tutuyor. Parlamento Binası’nın önünde bol bol güvercin ve bu askerler var sadece. Tabii bir de turistler.
Syntagma Meydanı’ndan Parlamento Binası… Meydanda her yerde böyle piyangocular var. Krizde oldukları için olsa gerek, popüler sanırım. Gerçi sokaklarda gezinirken kriz olduğunu hiç hissetmiyorsunuz. Zaten kriz dedikleri de eski lükslerinin azalması!
Bu da Yunanistan ile ilgili haberlerde mutlaka ekrana gelen nöbetçi askerlerden biri. Tam da bacağı 90 derece havadayken yakaladım! 🙂
Syntagma Meydanı ile Enermou Caddesi’nin kesiştiği köşeden turist trenleri kalkıyor. Akropolis’e sadece 5 €’ya çıkarıyor. Normalde sevmem böyle turistik şeyleri ama trenin her yanı açık olduğu için hoşuma gitti. Bir de malum sadece 48 saatimiz olduğu için zaman kazanmış olduk.
Geldik Atina’nın en önemli, en meşhur yerine, yani Akropolis’e… Akropolis, Yunanca’da “yukarıda bulunan şehir” anlamına geliyor. Adı üstünde, şehrin tam ortasında bulunan kayalık bir tepenin üstünde kurulmuş. Şehrin her yerinden görmek mümkün Akropolis’i. Atina’ya gelip de Akropolis’e çıkmayan kimse, Atina’ya gitmiş sayılmaz!
Birçok kişi bu tapınağın ismini Akropolis sanıyor. Halbuki Akropolis kayalık tepenin ve hisarın ismi. Tapınağın ismi ise Parthenon.
Akropolis’in en önemli yapıtı ise, M.Ö. 5. yüzyılda Athena’ya adanarak yapılmış bir tapına olan Parthenon. Antik Yunan’dan günümüze kalan en ünlü ve en büyük eser. Önceden bilmiyordum, yeni öğrendim, 6. yüzyılda Meryem Ana’ya adanmış bir kilise, Osmanlı döneminde camii olarak da kullanılmış burası. Tabii 2500 yıldır Atina’nın ortasında büyük hasar görmeden dikili olarak kalması da inanılmaz. Bu arada belirtmekte de fayda var, Akropolis’e girişler 12 €. Akropolis’te, Parthenon’un karşısında ufak bir tapınak daha var. O da yine M.Ö. 5. yüzyılda Athena’ya ve Poseidon’a adanmış, ismi Erekhtheion. Parthenon’a bakan karyatid figürleriyle ünlü.
Antik Yunan mimarisinde dış cephede yer alan kadın şeklinde sütunlara karyatid deniyor. Erekhtheion’un karyatidleri, dünyanın en ünlüleri…
Akropolis’in yamaçlarında bulunan Herodes Atticus Odeonu, 2. yüzyıl Atina’sının kodamanlarından Herodes Atticus’un karısı anısına yaptırdığı, konserlerin verildiği bir müzik salonuymuş. Vakti zamanında ahşap bir tavanı da varmış. Günümüzde de hala konserler için kullanılıyor. Goerge Dalaras ve Haris Alexiou gibi ünlü Yunan sanatçıların yanı sıra Maria Callas ve Frank Sinatra gibi dünyaca ünlü isimler de burada konserler vermiş.
Burası deniz manzaralı Herodes Atticus Odeonu. Dikkatli bakarsanız, arka planda Ege Denizi’ni de görebilirsiniz. Bu arada hayır, fotoğraftaki güzel kızı tanımıyorum! 🙂
Akropolis’ten aşağıya Plaka tarafından inerken güzel sokaklar ve bu sokaklarda tüm şehirde olduğu gibi birbirinden güzel, gel bir kahve iç diyen şirin kafeler mevcut. Akropolis Müzesi de bu güzergahta. Biz müzeye girdik ama yeterli vaktimiz olmadığı için maalesef gezemedik. Ben aslında çok müze insanı değilim ama böyle tarihe ilgi duyduğum için, böyle müzelere gitmeyi seviyorum. Eğer vaktiniz olursa, Akropolis Müzesi dışında, hayatınız boyu görebileceğiniz antik eserleri, size tek seferde sunan Omnia’daki Ulusal Arkeoloji Müzesi’ne de uğrayın. Daha da vaktiniz varsa, Kolonaki’deki gizemli antik mermer heykelleriyle Kiklad Sanatları Müzesi veya tercihiniz modern sanattan yana ise, fotoğraf, tasarım ve mimari sergileriyle Benaki Müzesi sizi bekler.
Nereye gitsem kendime böyle bir araba buluyorum! 🙂 Akropolis’ten Plaka’ya inerken denk geldim bu defa da! 😀
Bu müzelerin bulunduğu Kolonaki için Atina’nın Nişantaşı’sı diyebiliriz. Şehrin en şık ve havalı semti. Her yerde tasarımcı butikleri, restoran ve açık hava kafeleri var. En popüler caddeleri Voukourestiou ile Panepistimou. Prada, Gucci, Hermés gibi markalardan lüks alışverişi seviyorsanız, Voukourestiou tam size göre demektir. Monastiraki’den Kolonaki’ye yürüyerek yarım saatte gidebilirsiniz. Taksiyle giderseniz vakitten kazanırsınız. Atina’da taksi oldukça ucuz zaten. Monastiraki’den Kolonaki’ye sadece 3 € tutuyor. Metroyla giderseniz de Evangelismos durağında inmemiz gerekiyor.
Kolonaki’deki, yayalara kapalı, kafe ve barların bulunduğu Tsakalof Caddesi
Kolonaki semtinin hemen yanında, şehrin ortasında yükselen üçgen şehrinde dik bir tepeyi mutlaka göreceksiniz. Burası Lykavittos Tepesi. Şehrin en iyi manzarasının bu tepeden görüldüğünü söylediler. Bizim yine vaktimiz olmadı ama siz çıkmak isterseniz Ploutarchou Caddesi’nden teleferikle çıkış 7 €.
Akropolis’ten bakınca Lykavittos Tepesi ve hemen aşağısında Kolonaki semti
Atina’nın kuzeyindeki Kifissia da görmeniz gereken semtlerden birisi. Armatörler, şarkıcılar gibi Atina’nın en zenginlerinin oturduğu semt. Alışveriş için de ideal. Sosyal hayatı hareketli. Şehir merkezina uzak bir diğer seçenek de, Atina’nın deniz kenarındaki mahallesi olan Pire. Eğer hava güzel olursa Pire’ye gidip hem deniz havası alabiliriz, hem de kalamar, ahtapot gibi deniz ürünleri yiyebilirsiniz!
ATİNA’DA YEME, İÇME, GECE HAYATI
Atina deyince insanın aklına ilk önce tavernalar geliyor. Canlı müzik eşliğinde gelsin mezeler, gitsin uzolar. Ama Atina sadece tavernalardan oluşmuyor. Her yer de irili ufaklı kafeler dolu ve hepsinin dekoru biribirinden güzel ve özgün. Her biri gel bende de bir kahve iç, bira iç diye çağırıyor. Atina çok sosyal bir şehir. Masalar dışarıda, her daim tıklım tıklım. İnsanlar kriz filan dinlemiyor. Hayattan keyif almayı seviyor Yunanlar.
Gelelim mekanlara. Şehrin en hip bölgesi Agia İrini demiştim. Agia İrini’nin en popüler mekanlarından birisi de Tailor Made. Burası kahveci ve kokteyl barı. Masalarda yer bulmak çok zor. Bir diğer popüler mekan da Spollati. Dışarıdaki masalarının Akropolis manzarası var. Bira, peynir ve et tabağına kişi başı sadece 7 € verdik Spollati’de.
Agia İrini’nin en popüler mekanlarından Tailor Made
Plakada, Akropolis’in hemen aşağısında yer Anafiotika bölgesindeki Mnissikleous Sokağı’nda merdiven kenarlarındaki kafelerden birine oturup kahve, bira, sohbet keyfi yapabileceğiniz en iyi yerlerden birisi. Mekanların hepsi keyifli olduğu için, tek tek isim vermeye gerek yok.
Anafiotika’daki merdivenli Mnissikleous Sokağı, sağlı sollu kafeleri ve kalabalığıyla Atina’da en sevdiğim yerlerden birisi oldu.
Biz Atina’dayken, fotoğrafta solda göreceğiniz Sakız Adası’ndan arkadaşım Nikos da oradaydı. Anafiotika dahil birçok yer ve mekan için tavsiyeyi ondan aldık zaten! 🙂
Size tavsiye edeceğim bir başka mekan da, Monastiraki’deki Dipylo. Tipik bir Yunan kahvesi. Bit pazarında gezinirken, burada oturan, büyüteçle gazete okuyan yaşlı amcayı görünce keşfettik. Fotoğraflarını çekerken bari oturalım dedik, çok da keyif aldık. Adresi Astiggos 18.
Gelelim Kolonaki’ye. Biz Kolonaki Meyda’nına çıkan Tsakalof Caddesi’nin başında yer alan Da Capo’da oturduk. Atina’da görmek ve görülmek isteyenlerin mekanıymış. Bir diğeri de Zonar’s Le Cafe Athen’s. Kolonaki’nin en popüler caddelerinden Voukurestiou ile Panepistimiou caddelerinin kesişim noktasında bulunuyor. Burası da politikacılar, sanatçılar ve entelektüellerin buluşma noktasıymış. Kifissia’ya giderseniz de 1892 yılından beri faaliyet gösteren Varsos Pastanesi’ne uğrayabilirsiniz. Adresi Kassaveti 5.
Soldaki mekan meşhur Da Capo.
Geleneksel bir akşam yemeği için Plaka ve Psirri’deki tavernaları tavsiye ederim. Tabii Atina’da gece 10’dan önce kimsenin yemeğe gitmediğini hatırlatmakta da fayda var. Eski Rum evlerinin altında bulunan bu tavernaların hepsi birbirinden güzel görünüyor aslında. Seçmek zor oluyor o yüzden. Biz de seçebilmek için önce Psirri’de bir tur attık, sonra içimize en sinen mekan olan Βολιώτικο Τσιπουράδικο’yu seçtik. Latin harfleriyle yazılışı Voliotiko Tsipouradiko. Adresini Latin harleriyle bulamadım, o yüzden Yunan alfabesiyle yazıyorum: Λεπενιώτου 1 🙂 Bölgenin ünlü tavernaları ise Plaka’daki Platanos (Adres: Diogenous 4) ve Perivoli T Ouranou (Lysikratous 19).
Burası Psirri’deki Voliotiko Tsipouradiko. Ahşap tavanı ve dekoruna bayıldım.
Yemekler oldukça lezzetliydi. Uzo, şarap, deniz ürünleri tabağı, cacıki, Yunan salatası ve ekmek için kişi başı sadece 15 € ödedik. Ama tabii kalabalık grup olduğumuz için, baştan pazarlık yaptık! 🙂
Voliotiko Tsipouradiko’da canlı Yunan müziği de var ama kimi günler daha slow, kimi günler de dans edebileceğiniz müzikler çalıyorlar.
Eğer geneneksel mekanlar yerine lüks takılayım derseniz, Varoulko, Yunan mutfağı ve deniz ürünleriyle meşhur, Michelin yıldızlı bir restoran. Yunanistan’ı gurme mutfağıyla ilk tanıştıranlardan ünlü şef Lefteris Lazarou’nun size bizzat Yunan mutfağının en güzel örneklerini sunacağı bir mekan. Ne lüks ne de taverna istemiyorum, karnımı hızlıca doyurayım yeter diyorsanız, o zaman sokak aralarında sıkça görebileceğiniz bizim döner benzeri gyros ve şiş kebak benzeri souvlaki yiyebilirsiniz ekmek arası. Tabii benim gibi domuz yemiyorsanız, tavuk veya dana eti istediğinizi belirtin önceden! 🙂
Gelelim gece hayatına. Öğrenci ve gençler Gazi mahallesinde takılıyor. Monastiraki’den taksiyle sadece 5 €’ya gidiliyor. İsterseniz metroyla da gidebilirsiniz. Keramikos durağında inmeniz gerekiyor. Gazi, biz gittiğimizde gerçekten çok kalabalıktı. Yunan gençliği dışarı çıkmayı seviyor. Biz gece kulübünden ziyade daha soft takıldık. Cartone diye bir mekanda oturduk. Kokteyller 10 € civarı. Hemen hemen tüm mekanlarda öyle. Türkiye’ye göre daha uygun fiyatlar. Anjelique, Reina tarzı gece kulübü isterseniz, Gazi’deki Villa Mercedes’e gidebilirsiniz. Ama yazları kapalı oluyor sanırım. Onun yerine, yazın Atina merkeze biraz uzak olan, güneyde deniz kenarındaki Gylfada bölgesinde bulunan meşhur Island’a gidebilirsiniz. Yazın gidersem eğer, mutlaka gideceğim ben de! 🙂
Gazi mahallesinin kalabalığı
Arkadaki mekan bizim oturduğumuz Cartone. Ben fotoğraf çekerken bu kız geldi, poz verdi. Kafayı kazıtmasına rağmen seksapalitesi yüksekti.
Gazi’de duvarlarda bol bol enteresan grafitiler var.
Şehrin son dönemdeki en popüler mekanlarından birisi de bizim otelin terasındaki A For Athens Cocktail Bar. Bütün gece geleni gideni eksik olmuyor. Akropolis manzarası şehrin en iyisi. Kokteylleri güzel. Daha ne olsun! 🙂
Otelimizin terasındaki A For Athens Cocktail Bar’dan gece Atina manzarası… Bu manzaraya nazır sohbet edip içkinizi yudumlamak inanılmaz keyifli.
ATİNA’YA NASIL GİDİLİR, NEREDE KALINIR?
İstanbul’dan Atina’ya uçak yolculuğu yaklaşık 1 saat sürüyor, İzmir kadar. Biz Pegasus’la uçtuk. Gidiş dönüş ortalama 270 TL’ye aldık biletleri. Pegasus İzmir’den de direkt uçuyor Atina’ya. İstanbul’dan Pegasus dışında THY, Olympic Air ve Aegean Airline’s da uçuyor Atina’ya, yani seçenek çok! 🙂
Pasaport kontrolünden sorunsuz geçiliyor. Zaten Yunanistan, kaliteli Türk turistlerin çok olmasından dolayı, bu konuda en sorunsuz ülkelerden birisi. Havaalanından şehir merkezine metroyla mavi hatla geliyor. Kişi başı 8 € ücreti, 2 kişilik alınırsa 7 € kişi başı. 40 dakika kadar sürüyor yol. Biz Monastiraki’nin göbeğinde kaldığımız için, metrodan iner inmez otelimizi karşımızda gördük. Eğer taksiyi tercih ederseniz, 40 € civarı tutuyor.
Monastiraki’dan bakınca kaldığımız otel A For Athens ve mükemmel terası
Bu manzaraya nazır kahvaltı ayrı bir lezzetli oluyor 🙂
Atina’nın benim için en keyifli yanlarından birisi, otelimiz A For Athens oldu. Çok doğru bir seçim yapmışız. Otelin şehir merkezinde, Monastiraki’de olduğunu biliyordum ama bu kadar da meydanın göbeğinde olduğunu tahmin etmemiştim. Yeri çok iyiydi. Otel de güzel, bakımlı ve çok temiz. Atinalı arkadaşlarım, otelin Akropolis’i gören terasının, şehirdeki en iyi manzaralarından biri olduğunu söylemişlerdi. Dedikleri doğruymuş. Bence de şehrin en iyi manzarasına sahip olması muhtemel. Mükemmel terasında yaptık kahvaltılarımızı. Kahvaltıda Türk usulü zeytin, peynir, reçel vs. her şey vardı. Manzara da olunca çok lezzetli geldi. Malum Avrupa seyahatlerinde en büyük sıkıntılardan birisi kahvaltı oluyor. Otelin terasının geceleri şehrin en popüler mekanlarından birine dönüşmesinden de bahsetmiştim zaten. Çift kişilik odada kişi başı 40-50 € arası gecelik fiyatlar. Böyle bir otele göre çok çok iyi bir fiyat. Eğer ben bununla yetinmem derseniz, Syntagma Meydanı’ndaki Atina’nın en lüks oteli Grande Bretagne’yi tercih edebilirsiniz.
INSTAGRAM: @orcundalarslan
ŞU YAZILAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:
DEDEAĞAÇ, İSKEÇE VE KAVALA GEZİSİ