05 Tem AVRUPA’NIN HAREKETLİ YÜZÜ: BARSELONA
Geri döndüm! :)) İş, güç, özel hayatımdaki bazı gelişmeler derken bu sene hiç yazı yazamadım, yazamadıkça da içime dert oldu! Yazı yazmada çok becerikli olmasam da seviyorum galiba bu blog olayını, özlediğimi farkettim. Hem İspanyol havayolu şirketi Spanair da İstanbul’dan Barselona’ya çok uygun fiyatlarla uçmaya başladı. Tabii bu haberi verme bahanesiyle bir Barselona yazısı yazmak da şart oldu. Hem bu yazıları yazdıkça ben de gidip gördüğüm yerleri hatırlıyorum! Hafıza tazelemek, anıları canlandırmak açısından, benim için de keyifli oluyor…
Barselona’daki en ünlü mimari eserlerin yaratıcısı olan Antonio Gaudi’nin, Barselona’nın en zengin ailelerinden Güell ailesinin prestiji için tasarlamış olduğu Parc Güell’e çıkarken, kuşbakışı şehir manzarası…
Barselona, Paris’te yaşarken gittiğim ilk yerdi, 2007 Kasım ayında. Birçok detayı unuttum ama aklımda kaldığınca anlatacağım. Ama gittiğim gün çok net aklımda, zira Paris’te yine grev vardı ve sabahın köründe olan havaalanı servisine yetişmek için arkadaşlarımın Bolougne’deki evinden servisin kalktığı Porte Maillot’a kadar bisikletle gitmiştim. Cuma sabahı gidip Pazar akşamı döndüğüm kısa bir seyahat olduğundan dolayı, çantam büyük değildi neyse ki…
Gaudi’nin renk renk mozaiklerle süslediği Parc Güell’in tepesindeki meydanda bulunan, kıvrım kıvrım banklardan oluşan seyir balkonu… İnsanın saatlerce birşey yapmadan, sadece manzarayı izleyerek ve sohbet ederek oturası geliyor burada… 🙂
Gidiş-dönüş biletimi Ryan Air’dan aldım, hem de vergiler dahil sadece 20 €’ya… Ama tabii sandığım gibi çıkmadı. Ryan Air’in uçtuğu havaalanları genelde biraz şehir dışında olduğu için, buralara ulaşımın 1 saate yakın sürmesinin yanı sıra, havaalanı servislerine de her yön için 10-15 € kadar para ödemek gerekiyor. Dolayısıyla bu 20 €’luk biletin fiyatı da, eklenen 40-50 €’luk havaalanına ulaşım masrafıyla birlikte otomatikman 60-70 € civarına fırlıyor, ama yine de çok uygun. Daha önce Ryan Air’la ilgili birçok soru sorulmuştu bana, bu vesileyle bunu da yanıtlamış oldum! 🙂
Barselona’nın simgelerinden olan, Parc Güell’in girişinde ziyaretçileri karşılayan, rengarenk mozaiklerden yapılmış, sevimli, kertenkelemsi çeşme… Belki Vicky Cristina Barcelona filminden hatırlarsınız Gaudi’nin bu eserini?
Önce kısaca bir Barselona’dan bahsedelim. Barselona, İspanya’nın Katalonya özerk bölgesinin başkenti, nüfusu 3,5 milyona yakın ve konuşulan dil Katalanca. Şehirdeki bütün tabelalarda önce Katalanca, sonra İspanyolca açıklamalar var, bu konuda biraz milliyetçiler. Katalanca, İspanyolca, Fransızca ve Portekizce arasında bir dil. Bana Fransızca’ya daha yakın gibi geldi.
Bana Bodrum’u anımsatan Barselona marinası
Barselona’yı dünyada bu kadar popüler bir turist destinasyonu haline getiren yönü ise, sıcak Akdeniz iklimi, her daim kalabalık plajları ve hareketli gece hayatı. Ancak turist sayısı, özellikle de İngiliz turist sayısı o kadar fazla ki, kendinizi İspanya yerine İngiltere’ye gitmiş gibi hissediyorsunuz. Ben galiba sevmiyorum öyle çok turist görmeyi…
Hareketli Barselona gecelerinde, İspanyol’dan çok İngiliz arkadaşlar edinebilirsiniz… 😀
Gittiğim yerlerde o ülkenin kültürünü hissetmeyi, insanların yaşam tarzını birebir görmeyi seviyorum, o yüzden de genelde o ülkeden olan arkadaşlarımın yanına gidiyorum. Ama Barselona’ya gittiğimde, henüz Barselonalı bir arkadaşım olmadığı için hostel’da kaldım. Bu arada hostel kavramını ben ve benim gibi gezgin herkesin bilmesine rağmen, ülkemizde büyük bir çoğunluğun bilmediğini farkettim. O zaman yeri gelmişken hemen açıklayalım: hostel, bizdeki pansiyonlar gibi ancak aynı odada 4, 6 veya 8 kişinin kaldığı odalara sahip konaklama yerleri oluyor. Eğer bu kadar sayıda insanla gitmediyseniz, tanımadığınız insanlarla kalmanız gerekiyor. Evet, tanımadığınız kişilerle kalacak olma fikri ürkütücü gelse de, bence çok keyifli. Çok eğlenceli, aynı zamanda entelektüel ve bilgili, çok yer gezmiş, anlatacak çok hikayesi olan insanlarla tanışıp, onlarla vakit geçirebiliyorsunuz. Eğer siz de benim gibi yeni insanlar tanımayı seven kişilerseniz, hostellar tam size göre…
Barselona’da kaldığım Hostel Fernando’nun balkonundan La Rambla’ya doğru manzara. Yürüyerek La Rambla’ya ulaşmak 1-2 dakika bile almıyor.
Hostel’da aynı odada kaldığım Amerikalı arkadaşlarım. Orada tanıştım ama gerçekten çok eğlendik.
Zira Barselona’da kaldığım Hostel Fernando’da, 8 kişilik odada, çoğu Hawaii’li olan, İrlanda’da bir yıllığına üniversite okumaya gelmiş, tatilleri oldukça da Avrupa’yı gezen Amerikalı öğrencilerle kaldım. Çok eğlendik birlikte, ertesi gün onlar gittiğinde biraz sıkıldım hatta kendimi yalnız hissettim! Hostel Fernando’yu kesinlikle tavsiye ederim.
Bizim İstiklal Caddesi’nin kalabalığını aratmayan La Rambla
Hostel Fernando, Barselona’nın en işlek caddesi olan La Rambla’ya sadece 200 metre uzaklıkta, yani yürüyerek 1-2 dakika bile sürmüyor. La Rambla, Barselona’nın merkezi kabul edilen Catalunya Meydanı’nı, denize bağlayan, 1.2 km uzunluğunda, bizim İstiklal Caddesi gibi her daim kalabalık bir insan trafiği olan, pandomimciler, ressamlar, çiçekçiler, kafeler ve turistlerle dolu, tam anlamıyla şenşakrak bir cadde…
Yine hostel’daki odamın balkonunda, FC Barcelona atkımla
Neyse, konumuza dönelim, Hostel Fernando’da dorm denilen 4, 6 ve 8 kişilik odalarda 18-25 € arasında değişen fiyatlarla kalabilirsiniz. Ama eğer ben öyle tanımadığım insanlarla kalmam derseniz, tek kişilik odaları 45 €’ya, çift kişilik odayı ise 60 €’ya tutabilirsiniz, üstelik bu fiyatlara kahvaltı da dahil, ama tabii Türkiye’deki gibi zengin bir kahvaltı hayal etmeyin!
Gaudi’nin hayatını adadığı, en tipik özelliği, en büyükleri 170 metre yüksekliğinde olan asimetrik kuleleri olan La Sagrada Familia’nın Gaudi’nin 100. ölüm yıldönümü olan 2026’da bitirilmesi planlanıyormuş.
Barselona demişken, Gaudi’den bahsetmeden olmaz. Barselona’daki en ünlü mimari eserlerin yaratıcısı ve İspanya’da Art Nouveau (Yeni Sanat) akımının öncüsü olan, 1852’de doğup 1926’da, hayatını adadığı, yapımı halen devam etmekte olan, “bitmeyen kilise” olarak da bilinen en büyük eseri La Sagrada Familia’yı bitiremeden ölen Gaudi için Barselona’yı Barselona yapan kişi diyebiliriz. Gaudi’nin Park Güell, Casa Milà, La Sagrada Familia, Casa Batllo ve Colonia Güell türbesi gibi eserleri UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor.
La Sagrada Familia’nın çekiciliği sadece yüksekliği ve ihtişamından değil, nev-i şahsına münhasır oymalarından, heykellerinden ve başta Hz. İsa olmak üzere kilisenin dış yüzeyindeki figürlerinden geliyor. Ama benden size tavsiye, sakın bizim gibi 5 € verip, sırada bekleyip de kilisenin içine girmeye kalkmayın, çünkü şantiye alanından başka birşey göremezsiniz.
La Sagrada Familia’dan dönüşte, Brezilyalı arkadaşımla metro beklerken… Barselona metrosu, Avrupa’nın diğer şehirlerindeki eski ve kirli metrolara kıyasla çok temiz ve bakımlı…
Gaudi’nin bir diğer şaheseri… Hansel ve Gretel’in masallardaki şeker evini andıran, renkli ve kaotik bu binanın adı Casa Battlo…
Gelelim FC Barcelona’ya! :)) La Liga’da 20 şampiyonluğu bulunan, Avrupa’da Şampiyonlar Ligi ve UEFA’da defalarca kupa kazanmış olan bu efsane kulübün maçına gitmeden dönmek olmaz diye düşünmüştüm Barselona’ya giderken, ama maalesef benim gittiğim hafta deplasmanda olduğu için, sadece, FC Barcelona’nın yine bir efsane olan stadyumu Camp Nou’yu ve takımın tarihini anlatan müzeyi gezmekle yetindim. 98.772 kişilik seyirci kapasitesi ile Avrupa’nın en büyük futbol stadyumu olan Camp Nou, ya da Türkiye’de daha çok kullanılan tabirle Nou Camp (Katalanca ‘yeni saha’), futbolla ilgilenen herkesin maç izleme hayalleri kurduğu bir stadyum. Ben izleyemedim ama en azından orada bulundum! 🙂
İşte Nou Camp ve ben… Boş stadyumda biraz komik göründüğümün farkındayım! 😀 Nou Camp’a gitmek isterseniz eğer, “Nou Camp’a Nasıl Gidilir?” yazımı okumak için buraya tıklayabilirsiniz! 🙂
Nou Camp’a giderken, Barselona’nın simgelerinden biri olan sarı siyah taksileri
Peki Türkiye’den Barselona’ya nasıl gidilir? Yazının başında da belirttiğim gibi, düşük bütçeli İspanyol havayolu olan Spanair, THY’nin neredeyse yarı fiyatına Barselona’ya uçmaya başladı. Biletleri 5-6 hafta öncesinden aldığınız takdirde, gidiş-dönüş vergiler dahil 172 €’ya, yani 340 TL’den daha az bir ücrete Barselona’ya uçabilirsiniz. Tabii şu anda Temmuz ayında olduğumuz için, yaz sezonuna ucuz bilet bulma şansınız kalmamış oluyor ancak şimdiden bakarsanız Eylül ayı ve sonrası için bu ücrete bilet bulabilirsiniz.
Barselona caddelerinde hoşuma giden bir detay, caddelerin portakal ağaçlarıyla süslü olmasıydı. Bizde olsa sanırım ağaçlarda pek portakal kalmazdı… 🙂
Ve tabii yine vize meselesi… Çoğu Avrupa Birliği ülkesine olduğu gibi, İspanya’ya da giderken Schengen vizesi almanız gerekiyor. Vizeyle ilgili bilgilere İspanya Büyükelçiliği‘nin internet sitesinden ulaşabilirsiniz.
Seyahatimin üzerinden 2,5 yıldan fazla zaman geçtiği için, detayları çok hatırlayamıyorum. O yüzden benim deneyimlerimden çok, bilgi verici bir Barselona yazısı oldu. Ama zaten amacım, ucuza seyahatin yollarını anlatmak ve insanları bu konuda cesaretlendirmek olduğu için, çok da sorun olmaz sanırım. Umarım okurken keyif almışsınızdır ve gidip görme imkanınız olur. Barselona birçok kişinin aksine beni çok etkileyen bir şehir olmadı ama yine de umarım ki tekrar gidebilirim, malum daha önce Kasım ayında gitmiştim ama Barselona’yı asıl yazın görmek, yaşamak lazım… 🙂