01 May EN EĞLENCELİ 10 YAZ FESTİVALİ
1. LA TOMATINA – BUNOL, İSPANYA
SALÇAYA DÖNMÜŞ HAYATLAR
Dünyanın dört bir yanından insanların her sene Ağustos ayının son Çarşamba günü Valensiya yakınlarındaki Bunol kasabasına gelmelerinin bir tek sebebi var: Birbirlerine domates atarak deliler gibi eğlenmek. Bu eğlenceli “savaş”ta tam 125.000 ton domates silah niyetine kullanılıyor.
Tabii kuralları var: Başkalarına zarar vermemek için domatesleri atmadan önce ezmek, domates dağıtan kamyonlara yol vermek, başkalarının tişörtlerini yırtmaya çalışmamak ve savaşın bitiş işaretiyle birlikte, kesinlikle domates atmayı anında bırakmak.
Tavsiyemiz, yanınıza en eski ayakkabınızı, tişörtünüzü ve şortunuzu almanız. Zira domates savaşından sonra bir daha kullanabileceğinizi sanmıyoruz. Parmak arası terlik giymek gibi bir düşünceye de kapılmayın, beş dakikada parçalanacaktır. Son bir uyarı: Yanınızda su geçirmez kılıfta fotoğraf makinesi ve deniz gözlüğü bulundurmayı ihmal etmeyin.
2. BURNING MAN – NEVADA, ABD
YETİŞİN! ADAM YAKIYORLAR!
Her yıl Eylül’ün ilk pazartesi başlayıp bir hafta devam eden Burning Man için Nevada’nın Black Rock çölüne, 50 bin kişilik bir şehir kuruluyor. Bu “anlatılmaz yaşanır” türünden etkinlikte, tam olarak neler olup bittiğini tarif etmek zor.
Konsept: Yaratmak, paylaşmak, eğlenmek. Slogan: “Seyirci yok!”. Peki ne var? Birbirinden ilginç sanat eserleri, hippiler, enteresan kıyafetler giymiş insanlar ve dahası… Herkes yiyeceğini içeceğini getiriyor, birbiriyle paylaşıyor. Şöyle ki; Burning Man’a katılan herkes, burada ne olup bitiyorsa ucundan tutmak, her hangi bir şeye, bir şekilde katkıda bulunmak zorunda.
Çöl ortamı sebebiyle kendinizi bir uzay gemisine binip, farklı bir gezegene inmiş gibi hissedebilirsiniz. Çölde kurulan şehri dolaşınca, Burning Man’in nasıl bir “şey” olduğunu anlayabilirsiniz. Dolayısıyla bir bisiklet kullanmanız çok iyi olur. Bu geniş alanı gezebilmek ve eğlenceyi kaçırmamak için kondisyonunuzun iyi olması gerek. Mutlaka görülmesi gereken bu etkinlik, cumartesi akşamı insan bedeni ve kalıplarını temsil eden tahtadan dev adamın yakılmasıyla sona eriyor.
3. BORYEONG ÇAMUR FESTİVALİ – BORYEONG, GÜNEY KORE
FESTİVAL OLSUN, ÇAMURDAN OLSUN
Korelilerin içinde yatan çılgın, her yıl temmuz ayında uyanıyor. Güney Kore’nin başkenti Seul’un 200 km güneyindeki Boryeong şehrinde düzenlenen çamur festivali,
2 milyona yakın ziyaretçiyi ağırlıyor.
Temmuz ayında düzenlenen festivalde, çamura bulanma yöntemleri çeşitli: Çamur güreşi yapabilir, çamur kral ve kraliçesi yarışmalarına katılabilir, çamur masajı yaptırabilir veya çamur havuzuna girebilirsiniz. Temizlenmenin yolu da çamurdan geçiyor. Kozmetik faydaları ile ünlü, zengin mineraller içeren Buryeong çamurundan yapılan şampuan ve sabunları kullanabilirsiniz.
4. READING FESTİVALİ – READING, İNGİLTERE
EFSANEVİ FESTİVAL
Adını Londra’ya 64 km uzaklıktaki Reading şehrinden alan bu festival ilk defa 1961 yılında düzenlenmiş. Bu kadar ünlü ve popüler olmasının sebebi ise halen yapılmaya devam eden dünyanın en eski müzik festivali olması.
3 gün süren festivalde, rock, alternative, indie, punk ve metal müzik hayranı 80.000’in üzerindeki katılımcı, hem müziğe doyuyor hem de çılgınlar gibi eğleniyor. Festivalin kalabalığı korkutmasın. O kadar iyi organize olmuşlar ki içki, yemek, duş ve tuvalet sırası hemen hiç olmuyor. Hatta 1 £ ödeyerek saç kurutma makinesi ve fön çekme makineleri kullanılabiliyor.
Ağustos sonunda düzenlenen festivalin tadını doya doya çıkarmak için tavsiyemiz kesinlikle festivalin 3 gününde de bulunmanız ve kamp alanında kalmanız. Ama Ağustos ayı aldatmasın, malum İngiltere her daim yağmurlu. Siz siz olun, yağmur sonrası oluşacak çamur göllerine karşı önleminizi alın ve yanınızda mutlaka plastik çizme götürün.
5. OKTOBERFEST – MÜNİH, ALMANYA
DEV BARDAKLAR BİRA İÇİN KALKIYOR
Almanların mass adı verilen 1 litrelik dev bardaklarda bir içilen 200 yıllık ünlü festivali artık dünyanın dört bir yanında kutlanır oldu. Ancak her şey yerinde güzel. Oktoberfest’i bir kere de orijinal mekanında, yani Bavyera eyaletinin Münih kentinde kutlamalısınız.
Oktoberfest’in anlamı Ekim Festivali ancak sadece Ekim ayında kutlanmıyor. Eylül’ün son haftası başlayıp, Ekim’in ilk haftası sona eriyor. Her yıl 6 milyon kişinin katıldığı 17 gün süren festival, Münih belediye başkanının bir ahşap bira fıçısına musluk çakıp “O’zapft is!” (Bavyeraca: “Musluklandı!”) demesiyle başlıyor.
Almanlar bira işini ciddiye alıyor. 7 milyon litre biranın tüketildiği festivalde, litrelik bira bardaklarından bir seferde kaç tane taşıyabileceklerinin rekor denemesini yapan yerel Bavyera kıyafetleri içindeki Almanları sıkça göreceksiniz. Siz onlar gibi tek seferde 10 adet “mass” taşıyamasanız da, biralarınızı içmeden önce mutlaka “prost”, yani şerefe demeyi ve bardağınızı tokuştururken masadaki herkesin gözlerine tek tek bakmayı unutmayın. Sebebini yanınızda oturan bir Alman’a sorabilirsiniz. 🙂
6. EUKONKANTO (EŞ TAŞIMA ŞAMPİYONASI) – SONKAJARVI, FİNLANDİYA
EŞİN Mİ VAR, FITIĞIN VAR!
Finlandiya’nın Sonkajärvi şehrinde, Temmuz’un ilk haftasında “Dünya Eş Taşıma Şampiyonası” yapılıyor. Bu acayip “spor”un kuralları basit, uygulaması zor: Erkek yarışmacı, kadın partnerini (resmi olarak eşi olmak zorunda değil) sırtına alıyor ve zorlu parkurlardan oluşan pisti tamamlamaya çalışıyor.
1800’lü yılların sonlarında, Rosvo-Ronkainen isimli bir Fin’in, kurduğu haydut çetesine katılmak isteyenleri seçerken eşlerini sırtlarında ne kadar uzun süre taşıyabildiğini kıstas almasıyla başlayan yarışma, ülkede gelenek haline gelmiş ve 1997’den beri uluslararası bir yarışmaya dönüşmüş. İzleyenler için sadece bir eğlence olan bu yarışma, katılımcıları tarafından epey ciddiye alınıyor.
Katılmak isterseniz, Uluslararası Eş Taşıma Şampiyonası Komitesi’nin kurallarına uymak zorundasınız: Kadının 17 yaşından büyük ve minimum 49 kg ağırlığında olması gerekiyor. Taşıma şekli de önemli; kadının, erkeğin sırtına doğru yüzüstü sarkarak, iki bacağını boynunun etrafında dolaması gerekiyor. Zorlu pistin uzunluğu 253,5 metre ve zemini çakıl kumdan. Pistte 1 metre derinliğinde su dolu bir çukurun bulunduğunu da hatırlatalım. (Eşinizi düşürecek olursanız, aylarca bunun acısını sizden çıkaracağını unutmayın!). Ödül mü? Partnerinizin ağırlığınca bira!
7. REGATA STORICA – VENEDİK, İTALYA
VENEDİK’TE YÜZYILLAR ŞAŞIYOR
Regata, İtalyanca yelkenli, kayık, gondol yarışlarına verilen ad. Venedik’te bahar ve yaz aylarınca yüzlerce “regata” düzenleniyor ama hiçbiri Regata Storica (Tarihi Regata) kadar merakla ve heyecanla beklenmiyor. Her yıl eylül ayının ilk Pazar günü düzenlenen Regata Storica’nın tarihi 14. yüzyıla dayanıyor.
Festival, birbirinden renkli, muhteşem şekilde süslenmiş yüzlerce tarihi gondolun geçit töreniyle başlıyor. Geçit töreninde gondolların yanı sıra, geçmişle bağlarını koparmak istemeyen Venedikliler de 15. ve 16. yüzyılları yansıtan kıyafetleriyle boy gösteriyor.
Gondol tiplerine göre Pupparini, Mascarete, Caorline ve Gondolini ismi verilen yarışlarda, kıyasıya rekabet yaşanıyor. Uzman bir gondolcu değilseniz, size de kanalların kenarından çığlıklar eşliğinde yarışmacılara destek sunan izleyicilere katılmak düşüyor. Yarışları izlemenin yanı sıra eski bir Venedik kıyafeti edinerek, ortamın ruhuna da ayak uydurmak da hiç fena olmaz.
8. AWA ODORI DANS FESTİVALİ – TOKUŞİMA, JAPONYA
JAPON RUHU
Budistler, atalarını anmak amacıyla her yıl Obon Festivali’ni düzenliyor. Bu süre zarfında atalarının ruhlarının dünyaya geri dönüp yakınlarını ziyaret ettiğine inanıyor ve ruhlara yol göstermesi için evlerinin önüne fenerler asıyor; Obon dansları yapıyor; mezarlıkları ziyaret ediyorlar ve evleri ile tapınaklara yiyecekler konuluyor. Obon’un sonunda ruhları kendi dünyalarına geri yollarken, onlara eşlik etmeleri için nehirlere, göllere, denizlere fenerler bırakıyorlar.
Bu seromoninin bir parçası olarak, Tokuşima şehrinde Ağustos ayında Awa Odori Dans Festivali de düzenleniyor. Yaklaşık 1,5 milyon kişinin izlemeye geldiği Japonya’nın en büyük dans festivali sırasında geleneksel Obon kostümlerini giyen dansçılar, Japon çalgıları eşliğinde caddelerde şarkı söyleyip dans ediyorlar.
Japonya’nın geleneksel yüzünü fazlasıyla gözlemleyebileceğiniz bu festivalin keyfini çıkarmanın en güzel yolu, kendinize bir Obon kostümü edinip, danslara katılmak, ya da en azından onlar gibi dans etmeye çalışmak.
9. GRACHTEN FESTİVALİ – AMSTERDAM, HOLLANDA
AVRUPA TARZI BUDUR
Bu yaz Amsterdam’a gitme planlarınız varsa, Ağustos’ta düzenlenen Grachten Festivali’ni kaçırmayın. 70’den fazla konserin düzenlendiği ve 50.000 kişinin izlediği festivalin ilginç yanı, konserlerin standart konser mekanları yerine, Amsterdam kanallarındaki dubalarda, teknelerde, botlarda, 17. yüzyıldan kalma kanal evlerinde ve daha birçok alışılmadık yerde verilmesi.
Festivalin en popüler etkinliği ise, kapanıştan önceki Cumartesi günü, Prisnsengrach Kanalı’nda düzenlenen, kanalla aynı ismi taşıyan Prinsengracht konseri. Neredeyse Amsterdam’daki bütün kayık, tekne, bot sahibi popülasyon konseri izlemeye geldiği için, yer kapmak açısından erken gitmenizde fayda var. Akşam vakti üşümemek için yanınızda battaniye götürmeyi unutmayın. Yanınızda içki ve yiyeceklerinizi götürürseniz, kanalda sular üzerinde piknik yapan Amsterdamlılara da uyum sağlamış olursunuz.
10. PFLASTERSPEKTAKEL – LİNZ, AVUSTURYA
CİDDİYETİ DAĞITALIM
Pflasterspektakel okuması oldukça zor bir kelime. Her yıl Linz’de düzenlenen ve tüm dünyadan 400’ün üzerinde sanatçının katıldığı, çılgın performansların segilendiği festivalin adı. Almanca “kaldırım gösterisi” demek. İlham kaynağı, Fas’ın Marakeş şehrindeki ortaçağdan kalma, panayırı anımsatan Djemaa El Fna Meydanı.
Marakeş’tekinin aksine, burada en üst düzeyde cadde sanatı ve kamusal alanda yapılan sanatlar sergileniyor: Palyaçoluk, hokkabazlık, akrobasi, her tür müzik, dans ve performans sanatı, pandomim, nesne ve doğaçlama tiyatrosu.
Linz’e hareket getiren festival, Temmuz sonunda düzenleniyor. Festival alanına gitmeden önce fotoğraf makinenizin şarjının dolu olduğuna emin olun. Zira hepsi birbirinden enteresan kostümlü insanların ve gösterilerin fotoğrafını çekmek isteyeceksiniz.