05 Kas HARLEM, NEW YORK, ABD
Farkındayım bu aralar bayağı bir aksattım blogda yazı yazmayı. Ama bugün üşenmeyip yazacağım. Çünkü bugün 4 Kasım (Dün yazdım bu yazıyı, bugün artık oldu 5 Kasım!). Biliyorum birçoğumuza bir şey ifade etmiyor bu tarih. Ama aslında dünya tarihi açısından önemli bir gün. 4 Kasım 2008’de Barrack Obama, Amerika’nın ilk siyahi başkanı seçilmişti. Ben de o gün Amerika’daydım, ikinci günümdü henüz ve New York’un siyahların çoğunlukta olduğu mahallesi Harlem’de kalıyordum.
Harlem sokaklarında çektiğim bir fotoğraf… Filmlerde çok gördüğümden olsa gerek, New York’un geri kalanı gibi Harlem de bana çok tanıdık geldi… 🙂
Harlem’i filmlerden duymayan kalmamıştır herhalde. Filmlerde polisin bile girmeye korktuğu, her türlü pis işin çevrildiği, siyahların yaşadığı semt olarak geçiyor. Ama ben nedense herkesin aksine, böyle anılan yerlerden hiç korkmuyorum, abartıldığını düşünüyorum ve daha çok merak ediyorum. Tabii gitmeden önce Harlem’de kalacağımı söylediğim herkes içimi karartmaya çalışmıştı ama Allah’tan hiç etkilenmedim.
İyi ki de etkilenmemişim, çünkü aslında bir nevi tarihe tanıklık ettim. Biliyorsunuz, Amerika Birleşik Devletleri’nde çok değil bundan 50 yıl öncesine kadar, ırkçılık yasalarla destekleniyordu. Siyahların oy kullanma hakkı yoktu. Özellikle güney eyaletlerindeki yasalara göre, siyahlar ve beyazlar otobüslere ayrı kapılardan biniyordu ve beyazlar öne, siyahlar ise arka sıralara oturuyordu. Otobüs dolu olduğunda ise, bir beyaz ayakta kaldıysa, siyahların onlara yer vermesi gerekiyordu.
Obama, bu sene Nisan ayında, Rosa Parks’ın ırk ayrımına son veren Sivil Haklar Hareketi’ni tetikleyen Afrikalı-Amerikalı Rosa Parks’ın otobüs boykotunu yaptığı aracı ziyaret etmiş… Amaç seçimler için ön hazırlık mıdır bilemem tabii…
Alabamalı Rosa Parks adlı, terzilik yapan siyahi bir kadın, 1955’te bir beyaza yerini vermeyi reddettiği için tutuklanınca, yeni yeni başlayan Afro-Amerikan Sivil Haklar Hareketi kamuoyunda yankı bulmaya başladı ve bu sivil hareketin simgelerinden biri oldu. Hareketin liderlerinden Martin Luther King, Jr., yıllar sonra 1963’te, başkent Washington D.C.’de Amerika tarihinin en iyi konuşmalarından biri kabul edilen “Bir Hayalim Var” konuşmasını gerçekleştirdi: “Bir gün, dört çocuğumun da derilerinin rengi ile değil de kişilikleri ile yargılanacağı bir ülkede yaşayacaklarına dair bir hayalim var.”
Martin Luther King, Jr., 1963’teki meşhur “Bir Hayalim Var” konuşmasını yaparken…
Ve bu hayali Amerikalı siyahlara eşit haklar tanımanın da ötesine geçti ve 2008’de ilk defa bir siyah, “değişim” sloganıyla ABD başkanı seçildi. Geçen yıllar içinde ne kadar başarılı oldu, vaatlerini ne kadar yerine getirdi, dünyayı daha sükûnetli bir yer haline getirdi mi, diğer ABD başkanlarından farkı oldu mu gibi siyasi konulara hiç girmeyeceğim. Zaten iki gün sonra, 6 Kasım’da yeniden seçimler var. Bizim için kim başkan seçilirse seçilsin, pek bir fark olmayacak. Ama 2008 yılında Obama’nın başkan seçilmesi ABD’li siyahlar için çok şey ifade ediyordu.
Seçim sonuçları açıklanınca herkes 125. Cadde’de toplandı…
Adamlar yetenekli. “Harlem, USA”, “Yes, we can!”, “Yes, we did!”, “Obama Obama” diye sloganlar attılar ama hepsi birbirinden melodikti.
O gün seçim sonuçları belli olunca Harlem’de birlikte kaldığım Arjantinli arkadaşlarımla, Harlem’in ana caddesi sayılan 125. Cadde’deki, diğer adıyla Martin Luther King, Jr. Bulvarı’ndaki kutlamalara katıldık. Şahaneydi. Böylesine tarihi bir günde orada olmak çok güzeldi. İnsanlar deli gibi eğlendi. Ağlayanlar mı dersiniz, şarkı söyleyenler mi, hatta 3 yaşındaki küçük bir bebek bile “Obama, Obama” diye bağırıyordu. Çok etkileyici bir manzaraydı. Bunca yıllar ezildikten sonra bir siyahın başkan olması belli ki hepsi için gurur verici bir durumdu. Ben bile mutlu olduğuma göre, bir de onların durumunu düşünün! 🙂 Biz de ortama ayak uyduralım diye bir dükkandan Obama posteri alalım dedik, sahipleri bize Obama tişörtleri hediye etti mutluluktan. Beyazların da sevinçlerini paylaşması daha çok hoşlarına gitti sanırım.
Kalabalıkla birlikte “Harleeem yu-es-eeey” başta olmak üzere çeşitli sloganlar atarak yine 125. Cadde üzerine bulunan, Micheal Jackson, Ella Fitzgerald, Billie Holiday, James Brown, Diana Ross, Stevie Wonder gibi birçok siyahi ünlünün kariyerlerine başlamasında önemli bir yeri olan meşhur Apollo Tiyatrosu’na kadar yürüdük.
Apollo Tiyatrosu önünde Harlem kızlarıyla…
Ertesi gün yine Arjantinli arkadaşlarımla, Harlem’in derinliklerine, gidilmez dedikleri 145. Cadde’ye kadar gittik. Hiç de söylenenler gibi tehlikeli filan değildi. Tam aksine herkes çok güler yüzlüydü. Tabii seçimin ertesi günü olmasının etkisi de olabilir bunda. Ortalıkta pek beyaz olmadığı için garip garip bakanlar da yok değildi tabii!
Acıların Harlem çocuğu
Benim için enteresan bir deneyimdi, seçimler de yaklaşınca paylaşmak istedim. Ki Obama ya da Romney, hangisi seçilirse seçilsin, dünya ve Türkiye için pek bir fark olacağını düşünmediğim için hiç ilgimi çekmiyor ABD seçimleri. Ama o zaman ilk defa bir siyahın başkan seçilmesi açısından çok önemli bir gündü…
Bütün televizyon kanalları da oradaydı. Ben de muhtemelen arka planda çıkmışımdır haberlerde! 🙂
Biliyorum, bu yazım pek seyahat ve şuralar buralar görülmeli gibisinden tavsiye yazısı olmadı, ama bence seyahat etmenin en güzel yanlarından biri, böyle hayatta bir kere denk gelebilecek deneyimler edinmek. Harlem New York’ta mutlaka görülmesi gereken bir yer. New York’a gidip de Harlem’i görmeyenler, New York’u görmüş sayılmaz.
Ama tabii Harlem’e gidebilmek için önce New York’a uçmak gerekiyor. En azından New York’a uçuşla ilgili tavsiyelerde bulunayım! 🙂 Malum New York uzak olduğu için ucuz bilet bulmak biraz zor. Ama tabii kış aylarında biletler göreceli olarak daha ekonomik oluyor. New York’a THY ve United Airlines’ın direkt uçuşları bulunuyor. Kış aylarında, 1-2 ay önceden aldığınız takdirde, gidiş-dönüş vergiler dahil 1200 TL’ye bilet bulabilirsiniz. Genelde United Airlines’ın uçuşları, THY’ye göre daha ekonomik oluyor. Aktarmalı uçuş sizin için sorun değilse, Air France, Lufthansa, British Airways, Alitalia gibi havayollarının aktarmalı uçuşları bulunuyor daha uygun fiyatlara. Hatırlıyorum, önceki kış Air France’ın Amerika kampanyası vardı ve Paris aktarmalı New York uçuşları gidiş-dönüş sadece 350 € idi, yani 800 TL civarları. Kampanyaları mümkün olduğunca Facebook sayfamda paylaşmaya çalışıyorum. Buraya tıklayıp, Facebook sayfama ulaşabilir ve sayfayı beğenerek paylaştığım kampanyaları takip edebilirsiniz….
Bu yazımı da yine konuyla ilgili bir şarkıyla bitirmek istiyorum. 1995 yapımı, Michelle Pfeiffer’ın başrolde olduğu Tehlikeli Düşünceler (Dangerous Minds) filmi, Kaliforniya’da, fakir ve eğitimsiz ailelerden gelen, hayata karşı tepkili siyah ve hispanik kökenli öğrencilerin çoğunlukta olduğu bir liseye öğretmen olarak atanan LouAnne Johnson’ın (Michelle Pfeiffer) öğrencileriyle yaşadığı çatışmaları, iletişim kurma çabalarını anlatıyor. Filmi henüz izlemediyseniz, mutlaka izlemenizi tavsiye ederim. Ben herhalde ortaokulda filandım ilk izlediğimde. Film güzel, sountrack’i filmden de güzel. Buyrun Coolio’dan Gangsta’s Paradise… Buraya tıklayarak dinleyebilirsiniz….
INSTAGRAM: @orcundalarslan
ŞU YAZILAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:
AMERİKA’DA TREN, OTOBÜS VE UÇAK
HAVANA’DA GÖRMEDEN DÖNMEMENİZ GEREKEN 9 YER
BERLİN: ALMANYA’NIN HAREKETLİ BAŞKENTİ