11 Şub MERİBEL: Fransız Alpleri’nin Yükselen Kayak Merkezi
Yıllar sonra snowboard aşkım kabardı ve tekrar dağa gitmeye karar verdim. Bu kadar zaman sonra gitmişken de tam olsun, en azından Alpler’e gideyim dedim. Bu sefer soru Avusturya mı, İsviçre mi, İtalya mı yoksa Fransa mı oldu… Sordum soruşturdum, Fransız Alpleri’ne karar verdim. Ama tabii Fransız Alpleri demekle de bitmiyor iş. O kadar kayak merkezi var koca dağlarda. Chamonix olsun, Val D’Isere olsun, Courchevel olsun… Ama bunların üçüne de, özellikle Türk turistler arasında fazla popüler oldukları için gidesim gelmedi. Kararı Fransız Alpleri’nin yükselen yıldızı Meribel’de kıldım. Meribel henüz Türkler arasında popüler olmasa da, Avrupa’da oldukça iyi tanınıyor. Dünyaca ünlü starların da tercih ettiği yerlerden. Çok üzücü bir olay ama, Schumacher’in geçen kış kaza yaptığı yer olarak da hatırlayabilirsiniz.
Meribel’in karlı zirveleri ve ben 🙂
Oralara gitmişken de tek gidilmez. Tabii insanlara Alpler’e kaymaya gidelim deyince hemen “Hadi gidelim!” demiyorlar. Ben de işimi garantiye alayım dedim, seyahat yazarı arkadaşım İrem’e söyledim. Onun da gidesi varmış herhalde, çok düşünmedi, hemen aldık biletlerimizi.
Ocak’ın ikinci haftası gittiğimiz Meribel’de 4 gün kaldık. Seyahat etmenin, yollarda olmanın zevki ayrı zaten. Üstüne bir de dağda, bembeyaz karlı zirvelerle olmanın mutluluğunu ekleyin. Bir de düşe kalka da olsa Fransız Alpleri’nin zorlu pistlerinde kaymanın, apres-ski partilerde dağıtmanın, küçük bir uçakla vadi ve dağların üzerinde gezinmenin, mükemmel manzaralı otel balkonlarında şezlongta uzanmanın, akşamları spa’da rahatlamanın keyfini ekleyin… Kaldığımız 4 gün boyunca ikimizin de yüzü sürekli güldü. Defalarca şükredecek anlar, hisler yaşadık. O yüzden imkanınız varsa ve yurtdışında kayağa gitmeyi düşünüyorsanız, size tavsiyem kesinlikle Meribel olur…
MERİBEL İLE İLGİLİ GENEL BİLGİLER
Meribel, Fransa’nın güneydoğusunda, Savoie bölgesinde, dünyanın en geniş kayak alanı olan Les Trois Vallees, yani Üç Vadi’de yer alıyor. Burası toplam 600 km’lik, evet yanlış duymadınız, tam 600 km’lik pistleriyle, dünyanın en büyük kayak alanı. Meribel işte tam bu alanın ortasında, meşhur Courchevel ve Val Thorens kayak merkezlerinin arasındaki vadide bulunuyor. Meribel, 1992 Kış Olimpiyatları’na ev sahipliği yapan kayak merkezlerinden birisi. 18-22 Mart 2015 tarihlerinde Alp Disiplini Dünya Kupası’na ev sahipliği yapacak.
Telekabinlerin olduğu alandan Meribel Centre’ın genel görüntüsü. Soldaki bina, Olimpik Park.
Meribel aslında tek bir kasabanın değil, vadinin ismi. Meribel Village, Meribel Centre ve Meribel Mottaret adı verilen ve farklı yüksekliklerde bulunan üç köyden oluşuyor. Meribel’in bence en güzel yanı, büyük ve doğayla uyumlu olmayan yapıların bulunduğu diğer kayak merkezlerinin aksine vadideki tüm binaların şale adı verilen, ahşap, dik çatılı, dağ evi tipindeki mimariye sahip olması. Masal kasabalarına benziyor biraz. İnsanı ilk bakışta büyülüyor. Adamlar sistemi de çok iyi kurmuş. Meribel’deki üç köy arasında ulaşım, ücretsiz ring otobüsler ile sağlanıyor.
Meribel Centre sokakları. Ahşap binalara bayılmamak elde değil.
İnsan ister istemez buraların estetiğini bizim kayak merkezleriyle kıyaslıyor… Yorumsuz…
Meribel Centre, geceleri ayrı bir güzel oluyor.
Meribel’de sezon Aralık’ın ilk haftası başlıyor ve Nisan sonuna kadar devam ediyor. Sezon başında ya da sonunda kar yağmasa da kar makineleri sayesinde pistlerde kar oluyor. Bizim de gittiğimiz dönem olan 10 Ocak-1 Şubat arası, Fransa’da düşük sezon olarak kabul ediliyor, dolayısıyla oteller daha uygun fiyatlı oluyor.
Meribel Centre’da pist ve telekabinlerin buluştuğu alan
Burası da Meribel Mottaret’de, bizim otelimizin tam önünde, pist ve telekabinlerin buluştuğu alan
Daha önce 6 ay Paris’te yaşamış biri olarak, Fransızların hep çok soğuk ve biraz da burnu havada olduğunu düşünmüşümdür. Ama Meribel’de karşılaştığımız misafirperverlik, Fransızlarla ilgili tüm olumsuz fikirlerimin değişmesine sebep oldu. Meribel’de tanıştığımız neredeyse tüm Fransızlar inanılmaz cana yakın ve sempatikti. Biz gitmeden bir önceki hafta, Paris’te Charlie Hebdo dergisine yapılmış olan iğrenç saldırıdan sonra Türk ve Müslüman olduğumuz için Fransızların bize tavrını merak ediyorduk ama gerek pasaport kontrolünde, gerek Lyon’da, gerekse Meribel’de herhangi olumsuz bir davranışla karşılaşmadığımız gibi aksine insanlar çok da iyi davrandılar.
MERİBEL PİSTLERİ, SKIPASSLER VE EKİPMAN KİRALAMA
Üç Vadi’deki pistlerin toplam 600 km pist var demiştim. Bunların 150 km’si Meribel’de bulunuyor. Üç Vadi’nin tam ortasında bulunması Meribel’in en büyük avantajı. Üç Vadi’de de geçerli olan skipassler ile Meribel’den isterseniz gün içinde Courchevel ya da Val Thorens’daki pistlere rahatlıkla gidip kayabilir, hatta öğle yemeğinizi oradaki restoranlarda bile yiyebilirsiniz. Üç Vadi’de geçerli skipasslerin günlük ücreti 58 Euro, sadece Meribel’de kayarım derseniz 49 Euro ama şu durumda tabii ki üç vadide geçerli olanı satın almak çok daha mantıklı.
Burası Meribel’in en yüksek zirvesi olan La Saulire. Rakım tam 2738 metre.
La Saulire’de manzara enfes. İsteyenler tam zirve noktasında bulunan kafede içkilerini yudumlayarak manzaranın keyfini çıkarabiliyor.
La Saulire’e hem Meribel Mottaret, hem de Courchevel’den telekabinlerle çıkılabiliyor. Aynı şekilde Courcevel’e de Meribel Mottarat’e de inen pistler var.
Burası, La Saulire’in Courchevel’e bakan tarafı. Zaten aşağıda sağda görünen kasaba da Courchevel. Karşıdaki dağ da hem Alpler’in hem de Avrupa’nın en yüksek dağı olan, bir kısmı Fransa, bir kısmı da İtalya sınırında yer alan 4810 metrelik Mont Blanc, yani Türkçesiyle Beyaz Dağ.
La Saulire’de kayakçı bir grup
Meribel özelinde toplam 66 pist bulunuyor. Önünüz, arkanız, sağınız, solunuz, her yeriniz pist. Bu pistler tam 46 adet telekabin, telebar ve teleferik ile birbirine bağlanıyor. Tesislerin hepsi de çok teknolojik. Skipassinizi cebinizden çıkarmaya gerek bile kalmıyor telekabinlere binebilmek için. Otomatik okuyor. Meribel’in pistleri hem acemiler, hem de profesyoneller için tam bir cennet. Zorluk derecelerine göre renklerle sıralanan pistlerden 7’si siyah, 24’ü kırmızı, 27’si mavi ve 8’i de yeşil renkte. Siyah renkliler en zor, yeşil renkliler ise en kolay kayılabilen pistler. Zoru severim diyorsanuz, siyah pistlerin en zorluları Roc de Fer ve The Face.
Telekabinle Meribel Mottaret’den telekabinle Meribel’in en yüksek zirvesi olan La Saulire’e çıkarken…
Burası Formula 1 pilotu Schumacher’in kaza yaptığı, La Saulire’den Meribel Mottaret’ye inen pist. Kötü ve üzücü bir olay ama onun çarptığı kayalar artık popüler olmuş, herkes fotoğrafını çekiyor. Herkes gibi ben de çektim tabii…
Kimi pistlerin iki tarafı da ağaçlı böyle. Çok güzel.
Ben snowboardda henüz acemi olduğum için öncelikle yeşil pistlerde kaymaya başladım ama pistlerde kaybolunca, kendimi bir anda mavi ve hatta yer yer oldukça dikleşen ve daralan kırmızı pistlerde buldum ama dert etmedim, cesaretimi toplayıp bu zorlu pistlerde de kaydım. Tabii ben zorlu pistlerde kaydım diye sevinirken, aynı pistlerde 6-7 yaşındaki küçük çocukların rahatlıkla kaydığını da belirtmekte fayda var. Zira Meribel ve yakınındaki kasaba ve şehirlerde yaşayan çocuklar, kaymayı daha anaokulu ve ilkokulda, spor dersleri bünyesinde öğrenmeye başlıyorlarmış. Üstelik farklı kayma stillerini de öğreniyorlarmış. Pistlerin arasında, 3-4 yaşındaki çocuklara bile oyunlarla kaymanın öğretildiği alanlar bulunuyor. Çocuklar kayak kıyafetleri içinde oldukça sevimli görünüyorlar. Tabii bir de korkusuzca kayıp insanı kendilerine hayran bırakıyorlar.
Burası eğimi az, yeşil renkli, yeni başlayanlar ve benim gibi amatörler için olan az eğimli Rhodes pisti. Burada gayet iyi gidiyordum ama tabii sonra kayboldum. 🙂
Kaybolup dik, ama bayağı bir dik ve zorlu bir piste girdim. Bu da orada çektiğim bir video.
Snowboardda amatör olabilirim ama en azından Fransız Alpleri’nin zorlu pistlerinde kayabilecek kadar cesaretliyim! Buyurun kayma videom! 🙂
Ufak ama uzman bir kayakçı 🙂
İnsan bu ufak kayakçıları görünce darısı bizde Bursa’da, Erzurum’da, Bolu’da ve kayak merkezine yakın tüm diğer şehirlerde yaşayan çocukların başına demeden edemiyor.
Eğer Meribel’e kayak ve snowboard malzemelerinizi götürmezseniz, kiralama ücretleri günlük 30-40 Euro arasında değişiyor. Meribel’de kayak ve snowboard için özel ders de alabilirsiniz. Onun ücreti de yarım gün için 200 Euro civarıymış öğrendiğimize göre…
MERİBEL’DE SOSYAL HAYAT
Meribel’e gittiniz, olmaz ama oldu da kaymaktan sıkıldınız diyelim. Ya da yanınızda kaymayı bilmeyen ve çok da ilgilenmeyen biriyle de gitmiş olabilirsiniz. Dert etmenize hiç gerek yok. Zira Meribel “apres-ski” denilen kayak sonrası aktiviteler açısından oldukça zengin. Yani çok sayıda restoranlar, bar, mağaza var. Restoranlarda yemek fiyatları kişi başı ortalama 20-30 Euro arası tutuyor. Biz daha çok farklı otellerin restoranlarını tercih ettik, çok da memnun kaldık. Bir de Meribel Centre’daki Olimpik Park bünyesinde buz pateni pisti, kapalı havuz, bowling salonu, çocuklar için oyun odaları ve spa da bulunuyor ki biz spasını denedik, çok keyifliydi. Meribel’de bir de huskylerle kızak turu yapmak da mümkün ama sadece gruplar için düzenleniyormuş.
Husky safari, Meribel’de yapılabilecek aktivitelerden birisi. Bizim maalesef fırsatımız olmadı.
Meribel’de eğlence de son sürat devam ediyor. Kaymaya biraz mola verip, DJ müziği ve dansçılar eşliğinde eğlenmek isteyenlerin adresi, artık Fransız Alpleri’nde bir klasik haline gelmiş olan La Folie Douce. Buradaki çılgın partiler, yaz aylarında Çeşme ve Bodrum plajlarındaki akşamüstü partilerini aratmıyor. Aradaki tek fark deniz ve kum ikilisi yerine karlarla kaplı dağ zirvelerinin olması. Akşamları da Meribel Centre’daki barlara gidilebilir. La Poste, Fransız barı. Barometer da gerçek bir İngiliz barı. Müşteriler de, çalışanlar da, işletmeciler de İngiliz. Maç izleyip bağrışan tipik İngilizlerle dolu bir mekan.
Burası İngiliz pub’ı La Barometer’ın önü
Telekabinden meşhur La Folie Douce
La Folie Douce’ta eğlence öğleden sonra saat 3’e doğru, dansçılar ve şovlarla başlıyor. Fotoğrafta arkada, en yukarıda görünen kayalıkların olduğu yer, La Saulire.
İlerleyen saatlerde herkes masalara çıkıyor.
Bu da ortamı daha iyi hissedebilmeniz için, orada çektiğim video.
MERİBEL’DE UÇUŞ
Gidene kadar hiç aklımızda yoktu ama Meribel Turizm Ofisi’nden Meribel’in bir de karlı pisti olan Altiport de Meribel adında küçük bir havaalanı olduğunu, bu havaalanından da kayaklı iniş takımları bulunan dört kişilik uçaklarla Meribel’deki köyler ve pistler üzerinde, dağların arasında uçup kuşbakışı vadiyi izleyebileceğimizi öğrendik. Ben çok seviyorum böyle uçuşları. İstanbul’da taklalar atarak akrobatik uçuş yapmışlığım bile var. O yüzden ne yapıp edip, İrem’i ikna ettim, uçakla 20 dakikalık küçük bir tur yaptık. Hava biraz rüzgarlıydı, dolayısıyla uçak da bol bol sallandı ama sallandıkça atraksiyon oluyor diye benim hoşuma bile gitti ama tabii uçuş korkusu olan İrem’de durum biraz farklıydı! 🙂 Nihayetinde bence oralara kadar gitmişken yaşanması gereken bir deneyim. Aeroclub de Meribel’in düzenlediği bu uçuşların ücreti de 20 dakikalık bir tur için 90 Euro.
Burası havaalanının karlı pisti. Bu da bizim uçtuğumuz kayaklı uçuş takımı olan uçağın bir benzeri.
Uçağın nasıl kalktığını anlamadım bile. İnerken de çok yumuşak indi. Tekerlekli uçaklar gibi sarsmıyor hiç inişte.
Gözlüğüm şekil, önümden çekil! 😀
Uçuştan başka bir görüntü
Bu da uçuşumuzun kısa bir videosu. Uçmayı çok seviyorum böyle uçaklarla, hiç korkum da yok bu konuda. Zaten videoda da mutluluktan şapşal şapşal baktığımı göreceksiniz! 🙂
MERİBEL OTELLERİ
Bence Meribel’e sırf ev sıcaklığı veren otellerinin tadını çıkarmak için bile gidilir. Biz iki farklı otelde kaldık, üç otele de yemek yemeye gittik. Gitmişken o otelleri de gezdik. Otellerin dekorları ahşap ağırlıklı. Bütün otel sahipleri, müdürleri, çalışanlar belli ki işlerini çok seviyorlar. Otellerin hepsinde bir ev ve aile ortamı hissediliyor.
Hotel Alpen Ruitor
Meribel Mottaret’te 2 gece kaldığımız otel. Telekabinlerin tam göbeğinde bulunuyor. Mottaret’nin en eski otellerinden birisi, 35-40 yıllık ama iki yıl önce baştan sona yenilenmiş. İnce ahşap işçiliğine sahip dekorasyonu, sımsıcak odaları, çalışanlarının geleneksel kostümleri ve sıcakkanlılıkları, hizmet kalitesii restoranı ve spası ile Meribel’de en sevdiğim otel burası oldu kesinlikle.
Hotel Alpen Ruitor
Burası kaldığımız oda
Odanın balkon manzarası şahaneydi. Tam oturup kafa dinlemelik, huzur dolmalık. Karınca gibi görünseler de, kayanları izlemek de ayrı keyifli.
Otelin en çok lobisini sevdim. Oturunca da kalkasım gelmedi hiç. Vakit bol olsa, saatlerce sıkılmadan oturur, kalkmazdım.
Otelde spa keyfi de yaptık tabii. Sauna, buhar odası ve jakuziye girdik. O kadar rahatlatıcıydı ki.
Hotel Alpen Ruitor’un restoranı da yemekleri, dekoru ve çalışanlarıyla on numaraydı.
Hotel Savoy
Meribel Centre’da 2 gece kaldığımız otel. Telekabinlere, mağazalara, restoranlara, süpermarketlere ve barlara yürüme mesafesinde. Odaları geniş. Restoranı çok iyi. Otelin genç müdürü Martin’le sohbet ederken “Benim için en önemli şey, otel ekibimizin mutluluğu. Misafirlerden bile daha önemliler çünkü onlar mutlu olunca zaten misafirleri de mutlu ederler.” dedi. Ne kadar önemli bir söz. Özellikle hizmet sektöründe çalışanlara neredeyse hiç değerin verilmediği Türkiye’de maalesef olmayan bir mantalite.
Hotel Savoy
Burası odamız
Hotel Savoy’un en sevdiğim yanı, mükemmel manzaraya sahip balkonu oldu. En sevdiğimiz Fransız müzikleri eşliğinde, hiç bir şey düşünmeden öylece uzandık…
Odanın dağ manzaralı banyosunu da atlamamak lazım tabii.
Hotel L’Helios
Bizim kayak arasında öğle yemeği için gittiğimiz bir otel. Yemekler çok iyiydi ama gitmişken tabii oteli de gezdik. Hepsi de süit, 18 odalı bir otel. Odalar oldukça büyük ve ferah. Pistlere bakıyor. Ahşap, modern tarzda dekore edilmiş. Pistin kenarında olduğu için otelden direk piste çıkılıp, otele tekrar kayarak dönülebiliyor. Aynı şey tabii restoranı için de geçerli.
Hotel L’Helios
Asıl gitme amacımız olan restoranda yemek yerken
Hotel L’Helios’un bu odası çok hoşuma gitti.
Bu da bir başka oda
Hotel Adray Telebar
Pist kenarında bulunduğu için yine öğlen yemeği için gittiğimiz bir başka otel. Popüler pistlere yakın olduğu için öğle yemeklerinde oldukça kalabalık oluyor. Klasik odaları da güzel ama ben özellikle iki katlı, 4-6 kişinin konaklayabildiği, ev havası veren şale tipi büyük odalarına bayıldım.
Hotel Adray Telebar
Otelin standart bir odası
Burası şale tipi iki katlı odanın, oturma odası… İnsan burada kalınca canı bırakıp da kayağa, snowboarda gitmek istemez.
Bu da yine şale tipi odaların, yatak odasının terası.
Hotel Yeti
Hotel Yeti’ye akşam yemeği için gittik. Çok şık bir restoranı var. Lobisi de oldukça başarılı. Aileler için ideal bir otel, odaları orta büyüklükte. Pist kenarındaki otelden, direk kaymaya başlayabilir ve yine kayarak otele dönebilirsiniz.
Hotel Yeti’nin girişi… Bize nedense masal evleri gibi geldi…
En sevdiğim ikinci lobi, Hotel Yeti’ninki oldu
Diğer tüm oteller gibi, bu otelin de odaları çok güzel. İnsanın hepsinde sırayla kalası geliyor.
MERİBEL’E NASIL GİDİLİR?
Meribel’e gitmek için Fransa’da Lyon’a veya İsviçre’de Cenevre’ye uçmak gerekiyor. Her iki şehre de hem Türk Hava Yolları’nın hem de Pegasus’un direkt seferleri bulunuyor. Biz Türk Hava Yolları’ndan Lyon uçak bileti aldık.
Bu fotoğrafı dönüş yolunda çektim. Karlı tepeleriyle Alpler ve aralarındaki vadiler ve köyler… Dünya çok güzel bir yer…
Lyon Havalimanı’ndan belirli saatlerde kalkan servislerle Meribel’e ulaşmak mümkün. Ama çok vakit kaybettiren bir şey. Bir de dönüşte sizin uçuş saatinize uygun servis olma ihtimali düşük. O yüzden ulaşım için en iyi seçenek, havaalanından araba kiralamak. Ama eğer ekonomik olsun istiyorsanız, bizim yaptığımız gibi son dakika havaalanına varınca değil, aracı daha gitmeden önce, internet üzerinden kiralamakta fayda var. Biz aracı 4 günlüğü 250 Euro’ya Enterprise’dan kiraladık. Arabadan da aslında çok memnun kaldık ama Türkiye’ye dönüşte bir de baktık ki garanti için bloke ettikleri paranın 70 Euro’sunu aracı geç bıraktığımızı iddia edip kesmişler. Neredeyse bir ay oldu, bu parayı hala geri yatıramadılar. O yüzden size tavsiyem, arabayı Enterprise dışında herhangi bir firmadan kiralamanız olur. Araba ile hem Lyon’dan hem de Cenevre’den, büyük bir kısmı otobanla olmak üzere 2 saatte Meribel’e ulaşılıyor.
Bu hızlandırılmış videoyu, Meribel’den Lyon’a dönüşte, arabayı İrem kullanırken çektim. Meribel’le Lyon arasındaki yol hakkında fikir sahibi olmanızı sağlar. Gitmeden önce ben de İrem de, kenarında ineklerin gezindiği, istenildiği zaman mola verilebilen, doğanın tam ortasında yollar hayal etmişiz. Ama tabii yol otoban olunca o konuda hayal kırıklığına uğradık biraz ama yine de yol dağ manzaralarıyla, tünelleriyle gayet güzeldi. Hız sınırı genelde 130 km. Otoban da ücretli tabii. İlk bölümde 11,20 Euro, ikincisinde 5,20 Euro ödeniyor. Arabamızda kış lastiği yoktu ama otoban sonrasında virajlı yollardan Meribel’e çıkarken bile hiç zorlanmadık.
INSTAGRAM: @orcundalarslan
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER YAZILAR:
AIX-EN-PROVENCE: Güney Fransa’nın Gizli Cenneti