72 SAATTE ÜSKÜP, MAKEDONYA

Aklımda yine hiç yokken İzmir’den bir arkadaşımla Ekim başında Perşembe öğleden sonra gidip Pazar dönmek üzere 3 günlüğüne Makedonya’nın başkenti Üsküp’e gittim. Aklımda hiç yokken dedim ama aslında Balkanlar’ı her zaman merak etmişimdir. Türkiye gibi kültürlerin kesişme noktası olmasından mı, Goran Bregoviç sayesinde çok sevdiğim Balkan müziklerinden mi yoksa doğası veya Osmanlı’dan kalma birçok mirasa sahip olmasından mı bilmiyorum ama aklımda her zaman eski Yugoslavya’dan bağımsızlığını kazanmış birkaç ülkeyi kapsayan bir Balkan turu yapmak vardı. Hatta 2006 yılında Lonely Planet’ın Western Balkans (Batı Balkanlar) kitabını bile almıştım niyetlenip.

Ama bu planlar tamamen aklımdan çıkmışken, Pegasus’un Ağustos’ta İstanbul ve İzmir’den Üsküp’e uçuşlara başlaması ve Üsküp uçuşlarında kampanya yapması üzerine hemen biletimi aldım. Tabii yine birkaç arkadaşıma da haber verdim, “ben biletimi alıyorum, katılmak isterseniz siz de alın” diye. Ama nedense bizde bir Batı Avrupa düşkünlüğü var. Avrupa için arayınca birçok kişi gelmek isterken Ortadoğu, Balkanlar ya da Kafkaslar’a nedense kimse ilgi göstermiyor. İzmir’den bir kız arkadaşım katıldı sadece.

Giriş kısmını çok fazla uzatmadan, yine fotoğraflar üzerinden seyahatimizi anlatmaya başlamak istiyorum! 🙂 Hazır Goran Bregoviç’i anmışken, ünlü Sırp yönetmen Emir Kusturica’nın 1988 yapımı Çingeneler Zamanı adlı filminde Goran tarafından düzenlemesi yapılmış, Balkanlar’daki Roman azınlığın halk şarkısı olan Ederlezi’den bahsetmemek olmaz. Yazımı Ederlezi eşliğinde okursanız daha çok keyif alabilirsiniz. Dinlemek için buraya tıklayabilirsiniz

 

INSTAGRAM: @orcundalarslan

 

uskup_buyuk_iskender_havalimani

Burası Üsküp Büyük İskender Havaalanı. İstanbul ve İzmir’den uçuş 1 saat civarı sürüyor. Yani oldukça yakın. Zaten yol boyunca da kendimi yurtdışına çıkıyormuşum gibi hissedemedim hiç. Havaalanındaki pasaport memuru da Makedonyalı bir Türk çıkınca ve oraya özgü aksanıyla “İj için mi yoksa turistik mi gelmijsen?” diye sorunca tam oldu! 🙂 Havaalanının Eylül 2011’de açılan yeni terminali bir Türk firması olan TAV tarafından yapılmış. Yirmi yıl boyunca da TAV işletecekmiş. Bu sayede havaalanına inince, uçaktan Makedonya bayrağı ile birlikte Türk bayrağını da gördüğünüzde benim gibi kendi kendinize gururlanabilirsiniz.

Bu arada havaalanından merkeze maalesef toplu ulaşım mümkün değil. Tek yol taksi. Havaalanı taksileri 25 € istiyor merkeze götürmek için ama ben havaalanına yeni yolcu bırakan bir taksiye yöneldim ve anlaşıp sadece 10 €’ya gittim otele. O yüzden size tavsiyem, çok aceleniz yoksa, benim gibi yapın. İzmir’den benden 1 gün sorna gelen arkadaşıma da aynı tavsiyede bulunmuştum ama pazarlık yapamadığı için bırakın 25 €’yu, 30 € diyen ilk taksiye atlamış! 🙂

uskup_okul

Şehre akşamüstü vardığım için, hemen otele yerleştim (otelle ilgili bilgileri en sonda vereceğim), turistik olmayan kısa bir gezintiye çıktım ve dakika bir gol bir, resimde görmüş olduğunuz bu okul binasıyla karşılaştım. Yine kendimi Türkiye’de hissettim. Malum böyle mimari estetikten yoksun okullar sadece bizde var. Bahçesinde top oynayan çocuklardan bahsetmiyorum bile. Tek eksik ise Atatürk büstüydü. Şehirle ilgili ilk izlenimim ise Üsküp’ün genel olarak insana bir huzur vermesi oldu, eskinin huzurlu havasını. Çocukluğumun, yani 80’ler ve 90’ların Türkiye’sini anımsatan bir havası var. Gittiğinizde daha iyi anlarsınız muhtemelen anlatmak istediğim hissiyatı.Şehir ve insanlar modern, gayet Avrupalılar. Çok sayıda komunist dönem yapısı ve Yugo marka arabalar bulunmasına rağmen, Budapeşte veya Sofya’ya kıyasla, komünist dönemin izleri o kadar da hissedilmiyor.

uskup_sarap_festivali_makedonya

Ben biraz şanslı bir adamım sanırım. Kısa gezintiden sonra Makedon arkadaşım Viktor’u aradım ve kaldığım otele çok yakın olan şehrin en merkezi yeri Makedonija Meydanı’nda, Vino-Skop adında bir şarap festivali olduğunu öğrendim. Dolayısıyla akşam Viktor ile arkadaşlarına katıldım. Şanslıyım dedim çünkü sadece çeşit çeşit Makedon şaraplarını tatmakla kalmadım, farklı sanatçılardan canlı Balkan müzikleri dinleyip resimde de görebileceğiniz bizim danslara çok benzeyen halk danslarını da izleyebildim.

uskup_festival

Festival acayip kalabalıktı. Makedonya’nın toplam nüfusu 2 milyon, şehrin nüfusu da sadece 500 bin ama insanlar hep sokaklarda. Çok hoşuma gitti bu durum. Türkiye’de 500 bin kişilik bir şehirde, böyle bir festivalde, bu kadar genci bir arada toplamak pek mümkün olmazdı heralde. Hatta belki böyle bir festivali yapmak da pek mümkün olmazdı. Bu kadar çok genç olunca ben de resimde gördüğünüz gibi yeni arkadaşlar edindim ve Cumartesi günü yapılacak olan kalabalık bir ev partisine davet edildim! 🙂

makedonya_meydani_buyuk_iskender_heykeli

Ertesi gün İzmir’den arkadaşım da gelince, Makedonija Meydanı’ndan başlayarak şehri gezmeye başladık. Resimde gördüğünüz 22 metre yüksekliğindeki görkemli anıt, havaalanı gibi Eylül 2011’de resmi açılışı yapılan, Makadonya Kralı Büyük İskender’in heykeli. Ama Yunanistan, Büyük İskender’in Helen kökenli olduğunu gerekçe göstererek Makedonya’nın yaptığının Yunan tarihini çalmak olduğunu iddia ederek bu konuda Makedonya’yı uyardığı için resmi adı Büyük İskender değil de “Atlı Savaşçı”ymış.

Türkiye’de birçok insan bilmiyor ancak Yunanistan’la Makedonya arasında, ülkenin ismiyle ilgili de bir sıkıntı var. Malum “Makedonya”, Bulgaristan ve Yunanistan topraklarını da kapsayan coğrafi alanın ve aynı zamanda Yunanistan’da, Selanik’in de dahil olduğu bölgenin resmi adı. Bu yüzden Yunanistan, “Makedonya” ve “Makedon” kelimeleriyle olan tarihi bağlarını ve 1991’de bağımsızlığını kazanan bu küçük ülkenin kendi topraklarına göz koyabileceğini gerekçe gösterip Makedonya Cumhuriyeti adına karşı çıkıyor. Bu sebeple 1995 yılından beri Makedonya, BM ve birçok ülke tarafından resmi olarak “Eski Yugoslav Cumhuriyeti Makedonya” adıyla tanınıyor.

makedonya_meydani_car_samuil_heykeli

Makedonija Meydanı’na heykeli tek dikilen kişi Büyük İskender değil. Birinci Bulgar İmparatorluğu’nun Makedonya doğumlu hükümdarı Çar Samuil’in resimde gördüğünüz heykeli de Büyük İskender Anıtı’nın hemen arkasında bulunuyor. Çar Samuil, Bulgaristan’da milli kahraman olarak görülürken, Makedonya’da ise etnik Makedon olarak kabul ediliyor.

Bu arada şunu belirtmekte de fayda var. Bulgarca ve Makedonca, Türkçe ve Azerice’den birbirine çok daha yakın iki dil ve her ikisi de Kiril alfabesini kullanıyor. Bu iki ülkenin arasındaki başka bir anlaşmazlık ise, her iki ülkenin de, Yunan alfabesinden esinlenerek Kiril alfabesini oluşturan Kiril ve Metodius kardeşleri sahiplenmeleri ve her yere heykellerini dikmeleri. Halbuki birçok tarihçiye göre bu kardeşler Selanik doğumlulu Bizanslı Yunanlılar…

makedonya_meydani_goce_delcev_heykeli

Bu da meydanın Vardar Nehri tarafında bulunan Gotse Delçev’in heykeli. Yine hem Bulgarlar, hem de Makedonlar sahip çıkıyor kendisine. Hatta Bulgaristan’da aynı isimde bir şehir bile var. Tam paralelinde de Dame Gruev’in heykeli bulunuyor. Ortak özellikleri ise, Osmanlı yönetimine karşı ilk organize ayaklanmaları başlatan liderlerden olmaları. Bu kadar çok heykeli neden dikiyorlar diye sorabilirsiniz. Ülke 1991 yılında bağımsızlığını kazandığı için, 20 yıllık çok genç bir ülke ve diğer eski Yugoslav ülkelerine göre milli bilinç daha az. Bu yüzden hükümet, milli öğeleri vurgulayarak ve her yere dikilen, bu heykelin yanında da gördüğünüz Makedonya bakraklarını kullanarak Makedonyalılık bilincini artırmaya çalışıyormuş.

makedonya_anayasa_mahkemesi

Bu heykellerin dikilmesinin tek sebebi milli bilinç oluşturmak da değil. Hükümetin “Üsküp 2014” adında bir projesi var ve bu proje ile şehri daha turistik bir hale getirmeye çalışıyor. Ayrıca 1963 yılındaki büyük depremde yıkılmadan önce şehrin simgesi olan birçok neo-klasik binayı da yeniden inşa ediyor. Misal, resimde görülen, Makedonija Meydanı ile şehrin Türk mahallesi olan Čaršija’yı (okunuşu Çarşiya) birleştiren tarihi Taşköprü’nün hemen yanında bulunan, Makedonya Anayasa Mahkemesi binası (bizim otelin de hemen karşısı).Bence çok güzel bir proje. Şehri daha ilginç hale getirmiş. Turistler şimdiden Türk mahallesi dışındaki yerlere de ilgi göstermeye başlamış ve 2011’in ilk 7 ayında, 2010’un aynı dönemine göre Üsküp’e gelen turist sayısında %25 artış olmuş. Ancak halkın bir kısmı benimle aynı fikirde değil. Bu proje için 100 milyon $ bütçe ayrılmış fakat daha da fazlasının harcandığı iddia ediliyor. Makedonya’da işşizlik oranı %30’la Avrupa’nın en yükseği. Bu paranın başka şeylere harcanması gerektiğini söylüyor bu karşı çıkanlar. Ama bence sonuçlarını görmeye başlayınca fikirlerini değiştirecekler. 2-3 yıl sonra Üsküp’ün çok daha güzel ve turistik bir şehir olacağını tahmin ediyorum.

uskup_taskopru

Ve işte Makedonija Meydanı ile tarihi Türk mahallesi Čaršija’yı birleştiren, Üsküp’ün simgesi olan Taşköprü. Vardar Ovası türküsüne ilham kaynağı olan Vardar Nehri’nin iki yakasını birleştiren 214 metre uzunluğundaki bu köprü, Fatih Sultan Mehmet tarafından 1451 ila 1469 yılları arasında yaptırılmış. Köprünün üzerinden geçerken yine gurur duymadık değil! 🙂

uskup_turk_mahallesi_carsija

Köprüden hemen devam edince Čaršija’ya çıkılıyor. Bizim İzmir Kemeraltı’na çok benziyor. Zaten herkes de Türkçe konuşuyor. Bu arada, Makedonya nüfusunun %65’i Makedon, %25’i Arnavut, %4’ü Türk, geri kalanı da farklı etnik gruplara ait. Yani toplam sadece 80.000 Türk var. Türk mahallesinde Türkçe konuşanların çoğu da Arnavut zaten, ya da Türk turistler! Čaršija, adı üstünde bir çarşı. Osmanlı’dan kalma, İstanbul dışında Balkanlar’daki en büyük çarşıymış. Bir başka özelliği de her sokağın satılan ürüne göre ayakkabıcılar sokağı, kuyumcular sokağı, kıyafetçiler sokağı diye ayrılmasıymış ki hala o şekilde benim gözlemlediğim kadarıyla.

uskup_tarihi_sokaklar

Biz Čaršija’nın sadece çarşı kısmıyla ilgilenmeyip, yukarılara doğru, turistlerin pek gezinmediği sokaklara çıktık. Sokaklar çok güzel ve bu sokaklarda küçük, şirin kafeler var. Size de kaybolmanızı tavsiye ederim! 🙂 Osmanlı mahallesinde dolaşıp kendimizi memlekette hissetmeye başlamışken, 17. yüzyılda inşa edilmiş olan Sveti Spas Kilisesi’ne denk geldik.

uskup_sveti_spas_kilisesi

Osmanlı egemenliğinde, kiliselerin boyunun camilerden yüksek olması yasaklandığı için, bu kilisenin bir kısmı yer altında inşa edilmiş. Makedonya bölgesi, 14. yüzyılın sonlarından 1912 yılına kadar, yani 500 yıldan fazla Osmanlı egemenliği altında kalmış. Osmanlı egemenliği altında yaşamış bütün Balkan halkları arasında, günümüzde Türkler’e en pozitif yaklaşan Hıristiyan halk sanırım Makedonlar.

uskup_kalesi_makedonya

Daha yukarılara çıkınca da, Makedonija Meydanı’ndan da görülebilen Üsküp Kalesi’ne ulaşılıyor. Makedoncası, Skopsko Kale ya da kısaca Kale. “Kale”, Türkçe’den aldıkları birçok kelimeden sadece biri. Bu arada, kalede gördüğünüz Makedonya bayrağı, kırmızı zemin üzerine, sarı güneş figüründen oluşuyor ki bu da Büyük İskender’in babası Makedonyalı Filip’in mezar taşından esinlenilerek oluşturulmuş. Bence üç şeritten oluşan çirkin Avrupa bayraklarına kıyasla çok güzel bir bayrak ama yine milliyetçi damarım tuttu, en güzel bayrak bizim bayrağımız demeden edemeyeceğim!

uskup_makedonya

Bu da kalenin hemen yanından, Türk mahallesine doğru manzara. Arka plandaki dağlar olsun, renkler olsun, minare olsun çok hoşuma gitti ve yine kendimi bir an Türkiye’de hissettim! Bu arada Türkiye’nin etkileri sadece havaalanı ya da Osmanlı’dan kalma tarihi eserlerle sınırlı değil. Her yerde Türk ürünleri satılıyor. Şehrin ilk alışveriş merkezi Ramstore, Migros Türk’e ait. Birçok yerde Türk bankalarının şubeleri var. Ayrıca birçok reklam panosu ve raketlerde Halkbank ve Pegasus’un reklamları var. Bir de Ortadoğu’da olduğu gibi Türk dizileri Makedonya’da ve Balkanlar’ın geri kalanında da çok popüler, özellikle de Binbir Gece. Kiminle tanışsam, ilk bahsettikleri konu Binbir Gece, Onur ve Şehrazat oldu. Bence Türkiye’nin son dönemde bulunduğu bölgede bu kadar popüler olmasında dış politikamızdan ziyade dizilerin payı kesinlikle daha büyük. Diziler çok iyi birer propoganda aracı ve ülkemizin ve kültürümüzün daha iyi tanınması için çok büyük fırsat. Bu yüzden Türk dizilerini küçümseyen insanları hiç anlamıyorum.

uskup_mustafa_pasa_camii

Bir önceki resimde minaresi görünen bu caminin adı Mustafa Paşa Camii. 1492 yılında, Yavuz Sultan Selim’in veziri Mustafa Paşa tarafından yaptırılmış çok güzel bir cami. Girip dualarımızı da ettik! 🙂

uskup_carsija_ev_makedonya

Caminin aşağısındaki sokaklarda kaybolarak yürüken bunun gibi ahşap evlere dek geldik. Çok bir özelliği yok belki ama ahşap binalara bayılırım ben. Üstelik böyle camına bir caminin minaresi ikili olarak yansıyınca da güzel bir kare oluştu!

uskup_murat_pasa_camii_milenyum_haci

Aşağılara doğru yürümeye devam ettiğimizde çarşının merkezinde bu defa da, başka bir Osmanlı eseri olan, ancak hangi yılda inşa edildiği bilinmeyen Murat Paşa Camii çıktı karşımıza. Dikkatinizi çekerim, arka planda Üsküp’ün eteklerine kurulduğu Vodno Dağı’nı ve üzerindeki 66 metre uzunluğundaki Milenyum Hacı’nı görebilirsiniz. Üsküp’de de tıpkı Beyrut gibi iki dinin sembollerini bir arada görmek mümkün! 🙂

uskup_cifte_hamam

Murat Paşa Camii’nin hemen yanında ise 15. yüzyılda inşa edilmiş olan Çifte Hamam bulunuyor. Üsküp’teki hamamlar ya müzeye ya da sanat galerisine dönüştürülmüş. Çifte Hamam da Modern Sanat Galerisi olmuş. Giriş ücreti 50 dinar, yani 1 €’dan bile az ama içerisi bomboş, görecek hiç birşey yok. O yüzden pek tavsiye etmem. Vardar Nehri’nin diğer tarafında, eski tren istasyonu binasında da Üsküp Müzesi var. Ona da girdik ama yine görmeye değer pek birşey yoktu.

uskup_bar_kafe_makedonya

Eski şehir merkezinde çok gezinince haliyle yorulduk ve Taşköprü’yü geçerek Makedonija Meydanı’na bakan kafelerden birine oturup Makedonya’nın en ünlü birası olan Skopsko markalı biralarımızı yudumladık. Meydana bakan kafe ve barlarda, bira içmek ise sadece 100 dinar, yani 4 TL civarı. Daha önce de bahsettiğim gibi, az nüfusuna rağmen, şehir çok hareketli, herkes sokaklarda. O yüzden bir yandan dinlenip, sohbet ederken, bir yandan da gelen geçen Makedonlar’ı gözlemleyip bizim yaptığımız gibi kendinizce sosyal tespitlerde bulunabilir, bol bol geyik yapabilirsiniz!

makedon_dinari

Resimde 10’luk, 50’lik, 100’lük ve 1000’lik Makedon dinarının ön ve arka yüzlerini görebilirsiniz. En büyüğü, yani 1000 dinar, yaklaşık 17 € vaya 41 TL’ye eşit. Üsküp’ün bir başka meşhur yönü kumarhaneleri. Biz de gelmişken gitmeden olmaz deyip, akşam yemeğimizi yedikten sonra Makedonija Meydanı’nın yakınında bulunan Admiral Casino’ya gittik. Gittik ama size kesinlikle tavsiye etmem. Özellikle de kendinizi kontrol edemeyen biriyseniz. Ben kontrollü biri olmama rağmen, başta kazanmış olduğum, resimde gördüğünüz paraları, ertesi gün havaalanına gitmeden önce son bir kez kumarhaneye uğrayınca kaybettim. O yüzden dediğimi yapın, yaptığımı yapmayın! 🙂 “Kumar parasından hayır gelmez hem” diyerek buradan sosyal mesajımı da vermiş olayım!

uskup_sarap_festivali

Casino dönüşü, Makedonija Meydanı’ndaki şarap festivaline de tekrar uğradık. Gördüğünüz gibi yine çok kalabalıktı. Bu arada belirtmekte de fayda var, Makedonlar çok sıcakkanlı insanlar, biraz sohbet edince hemen kaynaşıyorlar. Resimde arka planda başka bir heykeli, 482 yılında Üsküp yakınlarında bir köyde dünyaya gelip 565 yılında İstanbul’da hayatını kaybeden Bizans imparatoru Jüstinyen’i görebilirsiniz.

uskup_vodno_dagi

Ertesi gün uyandığımızda sürprizle karşılaştık. Hava bir anda buz gibi ve yağmurlu olmuştu. Ama biz yine de Üsküp’ün yanıbaşındaki Vodno Dağı’na çıkma fikrimizden vazgeçmedik. 1066 metre yüksekliğindeki Vodno’ya çıkmak için önce taksiyle Milenyum Hacı Teleferiği’ne gitmeniz gerekiyor. Taksicinin anlaması için Makedonca “Žičnica Mileniumski Krst” diyebilirsiniz. Taksi ücreti merkezden 240 dinar tutuyor.

uskup_vodno_dagi_teleferik

Sonra da kişi başı 100 dinar ödeyerek fotoğrafta gördüğünüz teleferiğe biniyorsunuz. Biz malum yanlış zamanda gittik, hava felaket sisliydi, manzarayı filan da göremedik ama buz gibi havada, dağdaki sobası yanan kafeteryaya girip, çayımızı yudumlamak da ayrı keyifliydi. Ben sisli havaları çok severim zaten.

uskup_milenyum_haci

Bu da, sisten pek görünmesede, 66 metre uzunluğuyla dünyanın en büyük hacı olan Milenyum Hacı, yani Mileniumski Krst.

uskup_sokaklari

Dönüşte, çiseleyen yağmura rağmen, manzara çok hoşumuza gittiği için, canımız yürümek istedi ve şehre girdikten hemen sonra taksiden indik. Resimde, tipik bir Üsküp sokağını görebilirsiniz: 2-3 katlı şirin binalar, düzgün yollar, alçak kaldırımlar ve komünist dönemden kalma Yugo markalı arabalar…

uskup_caddeleri

Burası ise Makedonija Meydanı’na çıkan yaya caddelerinden birisi. Oldukça bakımlı ve çevre düzenlemesi de gayet başarılı.

makedon_halk_dansi

Bu da aynı cadde üzerinde dikili olan, altında “Makedon Halk Dansı” yazan bir heykel. Makedon halk dansyımış, külahıma anlatsınlar… 🙂

uskup_makedonya_meydani_heykeller

Gelelim Makedon kızlarına. Gördüğünüz üzere biraz uzun boylular! Şaka bir yana, Makedon kızları genel olarak oldukça güzel ve fitler. Ayrıca canayakınlar. Bu arada, bu da Makedonija Meydanı’nda bulunan heykellerden biri. Şehirde bunlar gibi birçok heykel var. Bizde olsa kesin taşlardı millet mini etekliler diye, ya da Başbakan ucube bulup kaldırtırdı!

uskup_bezisteni

Yağmur çamur demeden gezmeye devam ettik. Tekrar Vardar Nehri’nin karşı kıyısına, eski Osmanlı mahallesine geçtik, hediyelik eşya alışverişlerimizi yaptık. Bir de çarşının en sonundaki bit pazarına uğradık ama boşu boşuna o kadar yol gitmişiz. Hiçbir özelliği yok. Gitmenizi tavsiye etmem. Hani Avrupalı turistler olsak enteresan gelebilir ama biz Türkler için herhangi bir sokak pazarından farkı yok. Yorulup üşüyünce de fotoğrafta gördüğünüz tarihi Üsküp Bezisteni’ndeki kafelerden birine oturduk ve sizler için notlarımı aldım! 🙂

makedon_yemekleri

Akşam otele gidip üstlerimizi değiştirdikten sonra da Makedon arkadaşım Viktor’la buluşup, Papu adında geleneksel bir Mekedon lokantasına gittik. Aslında Papu’ya değil, canlı Balkan müziği de çalınan Ezerce adında başka bir restorana gidecektik ama yer yokmuş. O yüzden gidemedik. Resimde gördüğünüz ana yemekler, salata ve ev yapımı şarap için bu şık restoranda kişi başı sadece 400 dinar, yani 17 TL civarı bir para ödedik. Türkiye’de aynı kalitede bir mekanda en az 40-50 TL ödenirdi sanırım. Makedonya’da yemek içmek çok ucuz gerçekten. Peki neleri meşhur Makedonya’nın? Makedon böreğini mutlaka denemelisiniz. Onun dışında Türk mahallesindeki restoranlarda Makedon köftesi yemelisiniz. Benim favorim ise kesinlikle, benzeri Bulgaristan’da da bulunan şopska salatası. Küçük küçük doğranıp zeytinyağı ile karıştırılmış domates ve salatalığın üzerine serpilmiş incecik rendeli beyaz peynirden oluşan bu salata en çok yediğim şey oldu Üsküp’te. Bizim çoban salatasına çok benzemesine rağmen, artık oranın ürünlerinin lezzetinden mi bilmiyorum, acayip lezzetli birşey. Sadece domatesi, salatalığı değil, peyniri, yumurtası, eti de çok lezzetli Makedonya’nın. Bizimki gibi fabrikasyon ya da hormonlu değil sanırım gıda ürünleri.

uskup_gece_hayati_club_69

Yemekten sonra ise, şehrin biraz dışında bulunan güzel bir mahalledeki, Makedonya’nın 2011 Avrupa Basketbol Şampiyonası’nda yarı finale kalan milli basketbol takımındaki oyunculardan bazılarının da katıldığı kalabalık ve çılgın bir ev partisine gittik ama tabii burada partiyle ilgili detayları paylaşmayacağım! 🙂 Geç saatlerde de Üsküp’ün en meşhur gece kulüplerinden olan, resimde gördüğünüz Club 69’a geçtik. Küçücük, sakin ve huzurlu şehir Üsküp’ün bu hareketli gece hayatı beni gerçekten şaşırttı. Bütün mekanlar tıklım tıklım dolu. Yaşamayı seven bir millet. Türkiye’de Anadolu’da maalesef Üsküp’ten çok daha büyük şehirler olmasına rağmen, gece hayatı neredeyse hiç yok. Üç büyük şehir dışında sadece Eskişehir’de hayat var. Club 69, Makedonija Meydanı’nın hemen yanında bulunuyor. Onun dışındaki popüler gece kulüpleri ise Midnight, Paradizo, Havana ve Marakana.

pegasus_uskup_buyuk_iskender_havalimani

Gece geç saatte yattığımız için, ertesi gün geç saatte uyandık, otelimizde kahvaltı yapıp, son bir kez casinoya uğrayıp, havaalanına geçtik, yine tabii pazarlık yapıp çok uygun bir fiyata! 🙂 Resimde İstanbul’a uçtuğumuz Pegasus uçağını ve arka planda Vodno Dağı’nı görebilirsiniz. Bu arada, başta bahsetmedim ama yine çok ucuza aldık biletlerimizi. Ben İstanbul’dan gidiş dönüş vergiler dahil 155 TL’ye, İzmir’den gelen arkadaşım ise 180 TL’ye aldı. Bu arada, Pegasus’un başlattığı uçuşlar sayesinde, birçok Makedonya göçmeni yaşlı vatandaşımız da doğdukları toprakları görmeye gelmişler. Bol bol sohbet ettik onlarla da. Yüzlerindeki mutluluk ifadesini görmeliydiniz.

Peki Üsküp’te nerede kaldık? Makedonija Meydanı’na yürüyerek sadece 1-2 dakika uzaklıkta, Vardar Nehri’nin hemen yanında bulunan, altında da aynı isimde popüler bir kafe bulunan Anja Hotel‘de . Kişi başı kahvaltı dahil 29 € ödedik ki kahvaltısı gerçekten çok iyi. Otelin yeri zaten mükemmel. Odaları da oldukça temiz ancak biraz küçük. Ama her zaman dediğim gibi, böyle kısa haftasonu gezilerinde, otele sadece yatmadan yatmaya gidiliyor. O yüzden odanın küçük olması çok da önemli değil. 

Üsküp’teki 3 günüm işte böyle geçti. Üsküp’e gelirken bu kadar eğleneceğimizi düşünmemiştik ama şarap festivalinden tutun da ev partilerine, hareketli gece hayatına kadar çeşitli aktivitelere denk geldik ve beklediğimizden çok daha keyifli vakit geçirdik. Üsküp’te tanışıp konuştuğumuz birçok kişi, bir dahaki gelişimizde, ülkenin en batısında, Arnavutluk sınırındaki Ohri Gölü’nün kıyısında kurulu olan Ohri, ya da Makedoncasıyla Ohrid şehrini görmemizi tavsite etti. Göl manzarası, bölgeye özgü, bizim Safranbolu’dakine benzer evleri ve tarihi mimari eserleriyle Üsküp’ten daha güzel olduğunu söyledikleri turistik bu şehre ben de bahar ya da yaz aylarında mutlaka gitmek istiyorum, sizlere de tavsiye ediyorum ve Türk Sanat Müziği’nin efsanevi ismi Müzeyyen Senar’ın Vardar Ovası parçaşıyla sizlere bir yazıda daha veda ederek kendisine acil şifalar diliyorum…

 

INSTAGRAM: @orcundalarslan

 

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER YAZILAR:

BELGRAD

SARAYBOSNA

BÜKREŞ